Satranç tahtasında iki beyaz vezir

'Bir satranç tahtasında aynı renk 2 vezir olur mu?'
Ne Kaan'ın ne Cihangir'in Halka'ya katılmak, sağlayacağı güçten faydalanmak gibi arzuları yoktu aslında. Her ikisinin de tek amacı kendilerinden saklanan sırları ve sorularının cevaplarını öğrenebilmek için Vekilharç'a ulaşmak ve yüzleşmekti. Sorularının cevaplarını almaya çalıştıkları Terzi, onları Vekilharç'a yönlendirmişti.
Bu soygun hikayesinin ardından bölümün sonunda gerçekleşen, Cihangir ve Kaan'ı her şeyin merkezine alacak, olayların seyrini değiştiricek bu anahtar gelişmesi, şu ana dek üzerinde fazla durmadığım bir konuyu fark etmeme, daha doğrusu sorular sormama neden oldu. Anahtar işlemi nasıl yürüyor? Bu anahtarlar, Halka kurulurken Cengizhan tarafından birlikte kurduğu kabadayılara dağıtılmış. Bu kabadayılardan zaman içinde ölenler olmuş. Kalanlar İlhan, İskender, Cabbar ve Nadir. Cabbar öldürüldüğü için anahtarın biri iptal oldu. Sahipleri, yaşarken anahtarı birine devredebiliyorlar. Nadir, Kaan'a devretti. Bu anahtarlar, Halka'nın gizliliğini sürdürebilmek ve güvenliğini sağlamak için iletişim aracı olarak kullanılıyor. Anahtar aracılığıyla gerçekleştirilen gizli toplantılara, kendileri çağırılırsa ancak bu 3 anahtar sahibi katılabiliyor (Bir de Çağatay). İşin anlaşılmayan kısmı, Halka örgütünün geri kalanıyla iletişimin nasıl sağlandığı. Çağatay'ın kendisini tanıtma toplantısında gördük ki, Halka'yla çalışan ve Halka'nın yeni lideriyle tanışma konumunda olan onlarca insan var. Peki bunlar anahtar sahibi olmadıklarına göre Vekilharç onlarla nasıl iletişim kurup iş verebiliyor. Yok, çok da tedbir almadan, kolayca buluşulup konuşulabiliyorsa anahtar seremonisine ne gerek var? Bu gizli toplantılarda da altı üstü konuşulan kimin hangi işi alacağı, kimin kime borcu olduğu ile ilgili neredeyse gündelik konular.. Anahtarın sadece 3 kişide olduğunu ve aynı zamanda örgütün onlarca önemli üyesinin olduğunu biliyor olmasak kafa karıştırıcı bir durum olmayacaktı aslında. Böyle bir örgütün kendi gizlilik önlemlerini alması ve böyle bir yola başvurması çok makul.
Dizinin genel hikaye akışına katkı sağlayacak, cevaplara ulaşmamızda yeni ipuçları verecek kısımsa bölümün başında yaşandı. Bahar, babasının defterinde bulduğu fotoğraftaki binayı bulmuş, babasıyla ilgili bağlantıyı araştırmaya çalışıyorken Terzi'nin de konuya müdahale etmek için orada olduğunu gördük. Terzi, yetim çocukların okuduğu bu okulda çalışan bir görevli numarası yaparak Bahar'a yangından kurtarılmış olduklarını söylediği bazı belge ve fotoğrafları verdi. Bu fotoğrafların içinde Bahar'ın babası Kemal Berkes ve Eren Karabulut'un bir mezunlar gününde çekilmiş fotoğrafları da vardı. Bu sayede Kemal Berkes'in Halka ile bağlantısının kaynağı konusunda da bilgi edinmiş olduk. Bu, Bahar'ın şüphelendiği gibi babasının örgüt ile bir ilişkisi olduğu anlamına mı geliyordu peki? Önceki bölümlerde Çağatay ve Vekilharç arasındaki bir konuşmada Bahar'ın babasının Halka'nın peşinde olduğunu ve Halka tarafından trafik kazası süsü verilerek öldürüldüğünü de öğrenmiştik. Dolayısıyla Kemal Berkes, Halka'nın içinde olan değil, peşinde olan bir polisti. Bu durum hep öyle miydi, onu zamanla göreceğiz elbette. Terzi'nin Bahar'a verdiği az sayıda dosyada bu fotoğrafın yer alıyor olması ise tesadüf olmayacak kadar dikkat çekici bir durumdu. Terzi, Bahar'ın bu bağlantıyı öğrenmesini neden istemişti?
Yetimhane konusunun Halka için henüz çözemediğimiz bir önemi var. Bu yetim çocuklar okulunun eski bir fotoğrafını Terzi de kendi evinde saklıyordu, tıpkı Kemal Berkes gibi. Terzi'nin yetim olmadığını, anne ve babasının olduğunu (hatta babasını öldürdüğünü) biliyoruz. Enteresan bir şekilde Çağatay ve Vekilharç arasındaki az önce söz ettiğim konuşmada Bahar'ın amiri Cemal Sandıkçı'nın da yetimhanede büyüdüğünü öğrendik. Ama Cemal ve Kemal arasındaki bağlantının bu olduğuna dair bir bilgimiz yok henüz. Cemal'in Bahar'la, babasıyla ilgili yaptığı konuşmada tek söylediği, kendisine teşkilatta ağabeylik eden ve Halka'dan bahseden tek kişinin o olduğuydu. Cemal, hem Kemal hem Terzi için önemli görünen, Halka'nın avukatının da yöneticisi olduğu bu yetimhane okulu hakkında bilgi sahibi de görünmüyordu. Halka'nın diğer bilinen üyeleri İlhan, İskender ve Cabbar'ınsa böyle bir geçmişi olduğuna dair hiçbir veri yok. Yetimhane ortak geçmişinin, Halka'nın görünen üyelerinin dışında Eren-Terzi-Kemal ve hatta Cemal'i birbirine bağladığını düşünürsek, Eren'in ölümü İlhan'ın ve Hümeyra'nın bildiğinin ötesinde bir sebeple de gerçekleşmiş olabilir. Hümeyra'yla arasında geçen satranç konuşmasından da anladığımız gibi, Cengizhan kazanmak için hamlelerini çok uzun planlayan, alternatif hamleleri de hazırlayan ve karşısındaki kişileri bunu göremeyecek, onun oyununu çözemeyecek kişilerden seçen biri ve kimsenin onun gerçek planlarını ve oyunlarını bilmesini istemiyor.
Rönesans tablosu
Dizide benzer bir gelişme de rejide yaşanıyor. Yönetmen Volkan Kocatürk'ün 13. bölüm itibarıyla ayrılacağı artık kesinleşti. Volkan Kocatürk, Halka sayesinde tanıdığım ve şimdiye kadar yaptığı işleri takip etmemiş olduğum için hayıflandığım bir yönetmen. Yarattığı dünya, oluşturduğu dinamik, tekinsiz, gizemli atmosfer ve her biri sinema kalitesinde sahneleriyle Halka için başrol oyuncularından bile daha önemli bir konumdaydı aslında. Bu bakımdan, Halka'nın çok sıkı bir takipçisi olarak dizi, kimliğini, karakterini ve duygusunu yitirir mi endişesini taşımıyor değilim. Umalım ki Kocatürk'ün yerini alacak olan yönetmen bunları korumak için titizlik gösterecek biri olsun ve diziye olan hayranlığımızda herhangi bir azalma yaşanmasın.
Önceki bölümlerden, Volkan Kocatürk imzası taşıyan unutulmayacak sahnelerden biri
Senaryo, bizlere sorduğu sorularla, kurduğu gizemle, verdiği ipuçlarıyla bu şekilde devam edebilecek mi? Bulduğumuzu sandığımız cevaplar gerçekleri ne kadar yansıtıyor ya da biz bu cevapları bulurken sorular hâlâ yerinde kalabilecek mi, bilemiyoruz. Yine de hem ortaya çıkardığı işi hem de izleyicisinin zekasını ciddiye alan, hep bir bulmacaya davet eden böyle bir diziyi izleyebilmek bile güzel.