Aşk mı, gerilim hikayesi mi?

Bu hikaye için bir mutlu son mümkün mü?
Faruk ve Süreyya ilk karşılaşmalarında birbirlerinden etkilendiler. Aslında Faruk, samimiyeti ve doğallığıyla Süreyya'dan daha çok etkilendi belki de. Sonrasında yaşanan birkaç tesadüf ve ısrarla çok kısa sürede büyük bir aşk başladı aralarında.
Doğrusu ben bu aşkın gelişimini de gücünü de çok hissedemedim ama akışa göre, olan bitenin adı 'kısa sürede gelişen büyük aşk' oldu. Süreyya, Faruk'un hayatından ve medyadaki şöhretinden ürktü. Onun hayatına girip çıkacak herhangi bir kadın olmak istemediği için uzak durmaya çalıştı. Faruk'sa Süreyya'nın gönlünü kazanabilmek için her türlü numaraya/hileye başvurdu. Sonunda Faruk'un Süreyya'yı Uludağ'da esir ettiği bir akşamın sabahına aşkları başlamıştı. Ardından gelen her şey de -başlangıcı gibi- paldır küldür gelişti. Uludağ gezisinin ertesi günü Faruk, Süreyya'yı evine bırakırken, peşinden ayrılmayan sapığı tarafından bıçaklandı. Bu olayın ne olduğu, nasıl olduğu anlaşılmadan; hatta birlikte doğru düzgün birkaç gün bile geçirmeden evlendiler.
Eh, hadi yıldırım aşkıydı, akılları başlarından gitti, romantik rüzgarlar onları nikah dairesine savurdu da.. Peşinden o kadar koşulan, hem ilişki hem evlilik için ikna edilmeye çalışılan Süreyya neden mesleğini, işini, çevresini, evini, hayattaki ailesine ait tek kişi olan teyzesini, bütün hayatını ve yaşadığı şehri bırakıp Faruk'un doğup büyüdüğü şehre taşındı? Faruk orada yaşıyor ve çalışıyor olsa, "ben işimi bırakamam, sen bırak" bencilliğiyle bunu istese 'neyse' diyeceğim ama biz ilk bölüm boyunca Faruk'un İstanbul'dan Bursa'ya bir türlü dönmediğini, İstanbul'daki işleri bırakamayacağını ve orada da evi olduğunu dinleyip durduk; annesiyle bu konuda sürekli sorun yaşıyorlardı. Ne var ki hep bir iktidar savaşı içinde olduğunu anladığımız annesinin, ilişkisine kesinlikle karşı çıkmasının devamında ani bir kararla evlenen Faruk için aile en önemli kavram haline geliverdi. Süreyya'nın isteğine rağmen İstanbul'da değil, Bursa'da yaşamak zorundaydılar, hem de ayrıbir evde bile değil; muhakkak ki o konakta! Peşinden onca koşulan ve ikna edilmeye çalışılan Süreyya'nın değil, onu bu ilişkiye ikna etmek için her şeyi yapmaya göze almış görünen Faruk'un istekleri doğrultusunda gelişti evlilikleri.
Müzisyendi, sahnede şarkı söylüyordu. Eşi-dostu o çevredendi. Sahne ve eğlence hayatı onun içine doğduğu ve kendi gibi olduğu yerdi. Faruk'sa Süreyya'yı Süreyya yapan bütün bu şeylerden uzaklaşıp Boranların gelini olmaya 'uygun' davranmasını bekliyordu ondan. Peşpeşe yaşadıkları gerilimler (birbirlerine her ne kadar aşık olsalar da) aslında birbirlerini tanımadıklarını kanıtlıyordu.
Işınla Bizi Scotty
Twitter: @IB_Scotty