Zaten ilk bölümü izlemeye niyetim vardı ama twitter hesabımda da yazdığım gibi dizinin ilk bölümü bizim ev meydanında izlenip beğeniyle karşılanınca ben de arayı çok açmadan izlemeye karar verdim. İzleyip bitirdikten sonra, doğrusu izlenir ve akıcı bulduğumu söyleyebilirim ama devamlılığım ilerleyen bölümlere bağlı. Bir de kişisel bir şey, dizi bir intikam hikayesi ve şahsen intikam öykülerine merakım yok. Şimdiye kadar izlediğim intikam temalı dizilerde, kahraman genelde sevdiklerinden kurban verdi; sonunda intikam alsa da etrafındaki dost düşman herkes kaybetti, herkes tarümar oldu. Bu böyle olmasın diye kötüler ellerini kollarını sallaya sallaya gezsinler, kötülük yapmaya devam etsinler demek değil elbette fakat çıkmaz bir sokak, sonuçta izleyicinin payına da pek mutluluk düşmüyor. Bakalım Masal'ın masalı farklı olacak mı...
Dizinin bu ilk bölümündeki en sevdiğim sahneyi hemen söyleyeyim: Bana göre bölümün kalbi Kalenderoğlu konağında, Fikret hastaneden eve dönmüş ve hasta yatağında yatarken, Ömer ve Masal yanına geldiklerinde, Ömer Fikret uyansın diye gerek seslenir, gerekse elini tutarken uyanmayıp ancak Masal eline dokunduğunda, Masal'ın elini sıktığı o an, sonra gözlerini açıp "...Kızım" demesiyle süren sahneydi. Hem sahne, hem de sahnenin bitiminde "Artık bitti, onu aramaktan vazgeçtim, şimdi güzelce uyuyayım" sözleri Masal'ın kendi kızı olduğundan emin olduğuna işaret ediyordu. Burada Fikret herhalde 15 yıllık bekleyişin ardından kazandığı derin bir içgörüyle bir iki saniye içinde iki uzun yol katederek, önce Masal'ın kendi kızı olduğunu anladı, sonra da onun tercihine saygı göstererek bunu etrafa belli etmemesi, en azından şu an için susması gerektiğini. Masal'ın, eski adıyla Gonca'nın kayboluşuna en çok acı çeken kişi olduğunu anladığımız Fikret'in kurtuluşunu yaşatarak, dizi ilk bölümde bize biraz teselli vermiş oldu.
Dizinin daha ilk bölümden, adının gereğini yaparak "yüzleşme"lere başlamasını beğendim. "yüzleşme" kelimesi havalı bir kelime olarak alakasız yerlerde de kullanılarak aşınmaya başlamıştı fakat bu dizide kelimenin daha bir hakkı verilecek, ilk bölümden anlaşıldığına göre. Masal eski sevgilisi Ömer'le yüzleşti. Ömer'e 15 yıl önce buluşmaya neden gelmediğini, neden geciktiğini sordu. Burada Masal'ın Ömer'e de kırgın ve kızgın olduğunu anladık. Fakat Ömer'in anlattıklarından sonra Ömer'e karşı yumuşamaması, hatta bağlantısız bir şekilde "Anladığım kadarıyla sen hata yapmaya alışıksın" demesinde pek mana bulamadım. Ömer hata yapmamış ki, babası eve sarhoş gelmiş ve kendisini döverek bayıltmış. Kendine geldiğinde hemen buluşma yerine koşmuş ve Masal'ı yani gerçek ismiyle Gonca'yı orada bulamamış. Bu arada Ömer hikayenin geçmişini oluşturan olay sırasındaki kendi hikayesini anlatırken, biz de olayın nasıl olduğunu biraz daha öğrenince, Ömer'i canlandıran oyuncu Engin Öztürk'ün ilk ünlendiği "Fatmagül'ün Suçu Ne?" dizisini hatırladım. Orada da genç kız yine sevgilisini görmek için gecen geç bir saatte tek başına kırsala gidiyordu. Keşke dışarı çıkmanın, sokağa çıkmanın kızı erkeği, genci yaşlısı, erkeni geçi olmasa. Kimsenin gücü kimseye kötülük yapmaya yetmese. Geçenlerde Sinem Umaş evine aldığı sokak köpeği haftalarca uyuyunca endişelenip veterinere bu durumu sorduğunu ve "hayvanların güvenliklerinden emin olamayıp korktukları için doğru dürüst uyuyamadıkları" cevabını aldığını söyledi bir programda. Yani korku toplumu olalım demiyorum ama mümkün mertebe tedbirli olmak gerekmekte. Azra Kohen tüm toplumu dönüştürmekten bahsediyor, aynı fikirdeyim. Bu arada Aslı Şafak'ın programında "Beyaz Zambaklar Ülkesinde" kitabını tavsiye etmişti, okudum ve ben de tavsiye ederim. Diziden devamla, "Fatmagül'ün Suçu Ne?" dizisinde Engin Öztürk tecavüzcülerden birini canlandırıyordu, Fatmagül'ün sevgilisini canlandıran oyuncu ise Fırat Çelik'ti. Aradan geçen 9 yıl sonra bu kez Engin Öztürk aynı hikayede benzer bir hikayede tam tersi bir rolü, kızın sevgilisini canlandırıyor. Gerçi Fırat Çelik'in canlandırdığı Mustafa ile Ömer arasında çok fark var, o belli oldu.
Bölümün bir başka yüzleşmesi Ömer ve Levent arasında idi. Levent 10 yıl önce yazdığı mektubu Ömer'e verdi. Ömer Masal'ın başına o gece ne geldiğini öğrendi, Levent'in bunu bildiğini de öğrendi. Levent'in bu mektubu yazmak için neden 5 yıl beklediği bir soru olarak dursun. Fakat hangi ağır gelen durumdan alkole kaçtığı sorusuna, baskıcı ve kanun dışı baba ve abi dışında bir de bu sırrın ağırlığı, şahit olduğu travmatik gerçek de bir cevapmış. İlk bölümden bunun ortaya çıkması iyi oldu. Bir yandan düğüm yaparken bir yandan da çözmek iyi bir hız. Sırları yığ yığ, sonra çözüme gelince bunun karşılığını verememe seçeneğine artık az rastlanır oldu iyi ki.
Dizide önümüzdeki bölümlerde cevaplanmayı bekleyen sorular var, onlardan da bahsedelim. Masal, başına hayatını karartan kötülük geldiğinde 15 yaşındaymış. Aradan 15 yıl geçmiş. Doğrusu 15 yaşındaki biri 30 yaşına geldiğinde tanınmayacak kadar, hele annesinin, babaannesinin, abisinin tanıyamayacağı kadar değişmez diye düşünüyorum. Bir süre acaba Masal'ın estetik yaptırdığını mı duyacağız diye baktım, klişe de olsa bir çözüm olarak, fakat böyle bir şey de söylenmedi. Masal nasıl tanınmayacak kadar değişmiş? Bir diğer soru, Hastanede Fikret'in başında yaptığı konuşmadan anladık ki, Zümrüt Karaca Fikret'in kızı. Büyük ihtimalle gayrımeşru kızı. Varlığını Songül, Bibi falan da bilmiyor olabilir. Zümrüt'ün hikayesi ne? Zümrüt'ün bu maddi gücü nereden geliyor? Geçelim... Masal ve Zümrüt nasıl biraraya geldiler? İki kardeşin birbirini bulması muazzam bir tesadüf. İhtimal bu iş yine Zümrüt'ün müdahalesiyle olmuştur. Peki Masal o kabus gecesinde ne yaptı? Kaçarken bir de silahla arkasından vurulan Masal'a kim yardım etti, dere kenarından ya da yoldan aldı? Başka bir husus da Masal'ın Ömer'e Kalenderoğlu topraklarını satmaları için yaptığı ısrar. Sonuçta Masal kendi ailesinden de mi intikam almak, onları evlerinden yurtlarından etmek istiyor, bu ısrar niye? Ve Masal başına gelenlerden sonra neden ailesine ulaşmaya çalışmadı? Bir de Halil Elibeyaz'ın karısı Seher'in Songül'e duyduğu kin, öfke var. Henüz onun da sebebi belli değil...
Bu bölümde Gülsim Ali'nin canlandırdığı pastane sahibi Ayşegül epey az göründü; fragmana göre Gözde Çığacı'nın canlandıracağı kasabanın savcısı Seda ve Derda Yasin Yenal'ın canlandıracağı Yüzbaşı Gökhan önümüzdeki bölümde devreye giriyor. Hikayenin genişleyip dallanıp budaklanacağının işareti bu roller.
Dizinin görselliğini, renklerini, mekanlarını, atmosferlerini beğendim. Kalender kasabasını, gülleri ve diğer çiçeklerini, sokaklarını, evlerini, özellikle de Fikret'in renk renk parfüm şişeleriyle dolu buğulu dumanlı loş ışıklı atölyesini. Ara ara film izliyormuşum gibi hissettim. Bölümün sevdiğim sahnelerinden biri de Battal'ın fabrikasında güllerin yukarıdan döküldüğü sahne oldu. Önce ne olduğu belli olmadı, sonra kameraya sanki gökten gül yağdı. Sürprizli, güzel mi güzel bir görsellikti.
Reytinglere gelirsek, ilk bölüm sonuçları çok parlak değil. Total grupta 17. sırada 2,68; AB grubunda 3,87 reytingle 6. sırada ve ABC1 grubunda 3,65 reytinle 8. sırada. Yine de yükseltme şansı var. Bölüm heyecanlı bir yerde bitti. Bakalım Masal Ömer'e durumunu nasıl açıklayacak? Ufuk'u öldürenin ise Zümrüt olduğunu tahmin ediyordum, işi garantilemek için, Masal yapamazsa diye. Fakat fragmanda Masal'dan durumu duyduğunda sevinmiş gibiydi. Zümrüt Ömer'i devreden çıkarmak istiyor. Masal'ın Ömer'e karşı yumuşayıp planlarını bozmasını istemiyor çünkü. Zümrüt şu bir bölüme ve 2. bölüm fragmanlarına göre Kalender'in kötülerinden daha güven vermeyen bir profil çiziyor. Masal'ı kendi intikamı için kullanıp bir kenara atabilir şüphesi uyandırıyor. Masal'ı Zümrüt'e harcamatsınlar matmazel. "Masal - Ömer omuz omuza, Zümrüt'e, Elibeyazlar'a ve Battallar'a karşı" olacak bu süreç bir yerden sonra, diye bir ihtimal de söz konusu. - 1001 Tv