Şu hortumlu dünyada fil yalnız bir hayvandır
Şunun şurasında sezon finaline iki bölüm kaldı kalmadı, diziden şaşırtıcı sağlam bölümler geliyor. Düğünlü bölüme kadar bu dağılmış olaylar nasıl toparlanacak, çıkan yüzükler parmaklara inandıcı girecek mi, bakalım.
Cuma akşamı yayınlanan 50. bölümde, Sadri Ustayla ilgili gizlenen gerçekler konusunda bendeniz ve dizinin hakim bakışı, duruma, kuzey ve güney kutupları gibi farklı bakıyor gibiyiz diye düşündüm, üzüldüm. Sadri Usta konusunu neredeyse sezon başlarına yakın bir süredir yazıyorum. Her defasında da dedim ki, Sadri Usta da Ömer'i kandırmış olacağı için, Ömer'in dünyası yerlebir olacak. Ömer, Jül Sezar gibi "Sen de mi Sadri Usta" diyecek. Fakat bu bölümde dizi olaya bambaşka bir pencereden baktı ve bu kesinlikle Ömer'in penceresi değil. Peki kimin penceresi? Hulusi dedenin penceresi. Ömer'in amcası Necmi, Hulusi'nin Ömer'i koruyup kolladığını işte bununla ispatladı (!) Defne'ye. Olayları bir türlü Ömer' gibi yorumlamayan Defne de, başta daha pişmanken Ömer'le yüzyüze geldiğinde Ömer'in karşısında bu yeni bilgiyle safları güçlendirmiş, o pişmanlığı da yerini eski mağrurluğuna bırakmıştı maalesef.
Hatırlatayım ve nasipse netleyeyim. Ömer'in derdi neydi? Dedesinin herşeyi kontrol etmeye çalışması, hayatlara karışması, herşey illa ki ve sadece kendi istediği gibi olsun istemesi. Sadri Usta ile durumda olan ne? Tam da bu. Hulusi dede pişmanmış. Tamam, bu önemli peki davranışını değiştirmiş mi? Hayır. Hala Ömer'in hayatını uzaktan kontrol ediyor. Kiralık Aşk'ı Ömer'in başına saran da onun tetiği aslında. Neriman'ı ev tehdidiyle azmettirmesi. Necmi beyciğim Ömer'i alt edecek umuduyla Defne'ye gösterdiğiniz silah asıl kendinize batıyor haberiniz yok. Ömer'i anlamadınız, anlayacağınız da yok. Şu yalancı dünyanızda Ömer yalnız bir insandır.
Defne sen de tarafını seçtin artık. Sen Ömer'le değil bir aileyle evlenmek istiyorsun. Duramıyorsun. Durman gereken yerde maalesef sağlam duramıyorsun. Belki de sorun, Ömer'le daha düşüncede anlaşamamanız. Senin doğru bulduğunu Ömer doğru bulmuyor. Koyverin gitsin, nedir yani, nedir bu kadar zorlamak, birbirini bu kadar üzmek. Olmuyorsa da olmuyor. Sen ona bacı, o sana kardaş, kendi yolunuzda yaşar gidersiniz. Bunu yapan dünyadaki tek insan çifti de herhalde siz olmayacaksınız. Artık üzmeyin birbirinizi.
Ömer'e de dedim ki, sen bu Defne'ye gücendiğin kadar niye amcan Necmi'ye, yengen Nöro'ya tavır yapmıyorsun? Niye bu olayın tek ama tek suçlusu Defne gibi davranıyorsun? Alacaksan hepsini al karşına. Sen böyle yumuşak davrandıkça, onlar da istedikleri gibi davranmaya devam ediyorlar. Derken Ömer, amcasıyla konuştu. Amcası alttan almadı, Ömer de yengemi böyle kabul ettim falan, dedi. Hadi desem ki, Ömer akrabasını kendi seçemediği için kabulleniyor amcasının ve yengesinin huylarını ama ailesi yapacağı insanı kendi seçeceği için, bunu kabullenmiyor. Diyeceğim ama mesela dedesini kabullenmemiş işte. Ömer'in amcasına ve yengesine bir zaafı var. Bu zaafı ikna edici değil. En azından Hulusi dede olayını organize eden Neriman'a bir tavrı olmalıydı.
Şu çilek göndermesinden fenalık geldi. Ne çilekmiş arkadaş. Ne doyulmak bilmez, ne fantezik çilekmiş. Her yerden çıkmasa, kendisine normal bir meyve muamelesi yapsak, saygı duysak, biraz mesafeli dursak olmaz mı?
Düğüne bir kala, Ömer de Sinan da yüzükleri attı. Bu arada nişan yüzüğünü çıkarırken, Defnenin parmağında, Ömer'in annesinin yüzüğü acı acı parladı. Formaliteler geçici, aşkımız baki anlamında mı kaldı o yüzük parmakta? Geçelim, gelelim Sinan beyimizin yüzüğü atmasına. Sinan iyiydin, hoştun ama, gönlümden ne geçti biliyor musun, Yasemin'e deseydin, Sen İsmail'in hala burasındaymışsın diye de, Yasemin de koşa koşa İsmail'e gitseydi. Ne kıskançmışsın arkadaş. Geçmişi, bir hayatı olan bir insanla mı evleniyorsun, yoksa gittin mağazadan bir bisiklet aldın da onu mu paylaşamıyorsun. Bi sakin.
O bu, değil de bu kızların iş durumu n olacak? Defne yeni iş mi arayacak, Yasemin yeni ortak mı bulacak? Birkaç gün işe gidip gelmeyecekler mi?
O değil de, küsersiniz, magazin basını ve fısıltı gazetesi manşet yapar, siz bir kere ayrılırsınız, yorumu on çarpı döner. Derken aranızdaki sorunları halleder, bir şey olmamış gibi birbirinize dönersiniz, tüm konuşanlar kalecisiz kalmış kale gibi gol yer. Haziran düğün sahnelerinin işaret ettiği bu. Dizinin sürreal zamanında, gelmek bilmeyen Haziran'ında, o Haziran buraya gelecek! Hayırlarla gel olur mu.
Gelelim Sude'ye. Artık Sude denince aklıma Deniz Tranba geliyor. Kendisinin konuk oyunculuğu, dizide bir türlü sağlam bir partrene demir atamayışından geliyor olabilir mi, ne uzun konuklukmuş, diziyi girdi diye anons edilen kaç karakter çoktan çıktı, Deniz Tranba hala konuk. Deniz güzel aşık olmuştu yalnız. Sude'ye. Böylesini de ilk kez olmuştu. Sude de ona Sinan'dan aldığı dersi takdim etmişti. İş başarısıyla ilişkilerini düzelten Sude, kamu dünyamızın gelenekselleşmiş ve eksik atasözünü de düzeltti bu bölüm, kötü gününde insan çok da, iyi gününde kimse yok, gibi bir şey dedi. Eskiden ne denirdi, tam tersi denirdi. Bir sonraki versiyonu, iyi gününde de kötü gününde de kimse yok, olmasın da.
Bir de bu üçünün soğukluğu, coolluğu da evlere klima. O ormanlık alanda, gelen alıyor kahvesini, selam vermeden oturuyor yana, bakıyor nehre, başlıyor konuşmaya. Derin derin. Sude desen, Sinan desen. Twilighttaki soğuklar gibi bunlar. Öteki mahalledeki kesim ise kurtlar kısmına düşüyor o halde. Neyse, üslup nedir, bir ortama girince, oradakilerin bir yüzüne bakarsın, bir göz teması kurarsın, bir tebessüm edersin, bir selam verirsin. Bunlarımızda yok. Neyse, siz memnunsanız bize laf ancak bu kadar düşer.
Ömer'le hanım kızımızın işi olmasa bile Hulusi beyciğimle Türkan hanımcığım pek iyi anlaşıyorlar ya, bakarsın, esas kızla esas oğlan dünya evine giremeden, bu iki aile büyüğü evlenmiş, evleri birleştirmiş, bizimkiler de otomatik akraba olmuş. Defne'yi istemek yerine Türkan'ı istemeye gelselerdi işte bunlar olmayacaktı. Sıra seki bilmediniz işte, sıraları karıştırdınız.
O, bu değil de, Sinan ve Yasemin, Ömer ve Defne nasıl barışacaklar, Yasemin İso'nun kendisini hala sevdiğini öğrenecek mi, merak ediyorum.
* Şu Hortumlu Dünyada Fil Yalnız Bir Hayvandır (Kitap, Ahmet Şerif İzgören)
Defne sen de tarafını seçtin artık. Sen Ömer'le değil bir aileyle evlenmek istiyorsun. Duramıyorsun. Durman gereken yerde maalesef sağlam duramıyorsun. Belki de sorun, Ömer'le daha düşüncede anlaşamamanız. Senin doğru bulduğunu Ömer doğru bulmuyor. Koyverin gitsin, nedir yani, nedir bu kadar zorlamak, birbirini bu kadar üzmek. Olmuyorsa da olmuyor. Sen ona bacı, o sana kardaş, kendi yolunuzda yaşar gidersiniz. Bunu yapan dünyadaki tek insan çifti de herhalde siz olmayacaksınız. Artık üzmeyin birbirinizi.
Ömer'e de dedim ki, sen bu Defne'ye gücendiğin kadar niye amcan Necmi'ye, yengen Nöro'ya tavır yapmıyorsun? Niye bu olayın tek ama tek suçlusu Defne gibi davranıyorsun? Alacaksan hepsini al karşına. Sen böyle yumuşak davrandıkça, onlar da istedikleri gibi davranmaya devam ediyorlar. Derken Ömer, amcasıyla konuştu. Amcası alttan almadı, Ömer de yengemi böyle kabul ettim falan, dedi. Hadi desem ki, Ömer akrabasını kendi seçemediği için kabulleniyor amcasının ve yengesinin huylarını ama ailesi yapacağı insanı kendi seçeceği için, bunu kabullenmiyor. Diyeceğim ama mesela dedesini kabullenmemiş işte. Ömer'in amcasına ve yengesine bir zaafı var. Bu zaafı ikna edici değil. En azından Hulusi dede olayını organize eden Neriman'a bir tavrı olmalıydı.
Şu çilek göndermesinden fenalık geldi. Ne çilekmiş arkadaş. Ne doyulmak bilmez, ne fantezik çilekmiş. Her yerden çıkmasa, kendisine normal bir meyve muamelesi yapsak, saygı duysak, biraz mesafeli dursak olmaz mı?
Düğüne bir kala, Ömer de Sinan da yüzükleri attı. Bu arada nişan yüzüğünü çıkarırken, Defnenin parmağında, Ömer'in annesinin yüzüğü acı acı parladı. Formaliteler geçici, aşkımız baki anlamında mı kaldı o yüzük parmakta? Geçelim, gelelim Sinan beyimizin yüzüğü atmasına. Sinan iyiydin, hoştun ama, gönlümden ne geçti biliyor musun, Yasemin'e deseydin, Sen İsmail'in hala burasındaymışsın diye de, Yasemin de koşa koşa İsmail'e gitseydi. Ne kıskançmışsın arkadaş. Geçmişi, bir hayatı olan bir insanla mı evleniyorsun, yoksa gittin mağazadan bir bisiklet aldın da onu mu paylaşamıyorsun. Bi sakin.
O bu, değil de bu kızların iş durumu n olacak? Defne yeni iş mi arayacak, Yasemin yeni ortak mı bulacak? Birkaç gün işe gidip gelmeyecekler mi?
O değil de, küsersiniz, magazin basını ve fısıltı gazetesi manşet yapar, siz bir kere ayrılırsınız, yorumu on çarpı döner. Derken aranızdaki sorunları halleder, bir şey olmamış gibi birbirinize dönersiniz, tüm konuşanlar kalecisiz kalmış kale gibi gol yer. Haziran düğün sahnelerinin işaret ettiği bu. Dizinin sürreal zamanında, gelmek bilmeyen Haziran'ında, o Haziran buraya gelecek! Hayırlarla gel olur mu.