1001 Tv > Dizi Replikleri > Siyah Beyaz Aşk Replikleri

Siyah Beyaz Aşk Replikleri - 695

1001 Tv | 29.03.2018 | Siyah Beyaz Aşk
Siyah Beyaz Aşk

Aslı - Ferhat bak madem bir karar verdin, o kararın arkasında dur artık! Avukatlar konuşsun!
Ferhat - Tamam, boşanacağız... Boşanacağız ama...
Aslı - 'Ama' yok! Ama yok, fakat yok!
Ferhat - Vaaar...
Aslı - Yok!
Ferhat - Vaaar...
Aslı - Yok!
Ferhat - Vaaaaar... Soyadımı taşıdığın sürece...
Aslı - Devam etme bu cümleye! Bu cümleye devam etme bence, devamını getirme! Herşeyi yarım bıraktığın gibi, bu cümleni de yarım bırak, lütfen, hoş sen bütün cümleleri tamamlamayı çok seviyorsun, ama bunu tamamlama bence.
Ferhat - Burda kalmanı istemiyorum o kadar.
Aslı - Sana fikrini sormadım! Sormadım, anlatabildim mi?
Ferhat - Anlatamadın.
(Mahalleden rahatsız olan bir komşu adam ikiliye seslenip sessiz olmalarını ister. Ferhat adama diklenir.)
Aslı -N'apıyorsun ya? N'apıyorsun? Ben artık burada yaşayacağım. Bu insanlarla yüz yüze bakacağım. N'apıyorsun, hoşuna gidiyor değil mi ortalığı ayağa kaldırmak?
Ferhat - Burada kalamazsın diyorum sana.
Aslı - Bu senin fikrin. Hoş fikrin de değil, toplumsal bir iteleme... Keşke senin fikrin olsa. Ben burada kalıyorum. Sen kabul etsen de etmesen de.
 

 


Ben tam vaktinde geldim, sen çok geç kaldın...

Aslı - Geç kaldın... Çok geç kaldın...
Ferhat - Nasıl yaptın bunu?
Aslı - Gözümü bile kırpmadan. Bir gram vicdanım sızlamadan yaptım. Sen de öyle istedin. Seni bana, beni sana bağlayacaktı. Böyle olsun istemedim. Sen böyle istedin. Yalan mı? N'oldu? Vicdanının sesini mi dinledin? Canın mı acıdı? Çok mu acıdı? Büyük büyük laflar ediyordun? Sen tedaviye değil, bana cevap vermiştin ama, benim seni iyileştirmem benim kibirimdi? N'oldu şimdi, ne değişti? Geldin buraya, kapıları yumrukluyorsun, bağırıyorun çağırıyorsun. Ne için? Çocuk için... Sen demedin mi hastane köşelerinde bana 'Umarım aldırmak için geç kalmamışızdır' diye? Ben geç kalmadım. Ben tam vaktinde geldim. Ama sen geç kaldın. Ben şöyleyim, ben böyleyim, ben ben... Çıktı yine içinden bir 'Ben'! Söyle bakalım Ferhat Aslan, hangimiz kibirli? Ben sana 'silahını bırak' demeden önce 'öfkeni bırak' dedim. Eğer sen biraz daha öfkeni bırakıp az 'ben' diyebilseydin, biz gerçekten 'biz' olabilirdik belki.
(takside, içinden) Peşimden gelme, yanımda ol istedim...
(biraz sonra Ferhat telefonla aradığında) Alo... Hiç vazgeçmeyeceksin değil mi Ferhat?
Ferhat - Hayır...
Aslı - Hoş, zaten vazgeçtin sen... Ben yanlış söyledim...
Ferhat - Ben bir şeyden vazgeçmedim Aslıı...
Aslı - Bunu konuşmak için biraz geç değil mi, şu an?
Ferhat - Ben sadece...
Aslı - Sen sadece ne, Ferhat? Sen sadece ne? İçim acıyor, kalbim ağrıyor ama atlatırım merak etme. Yaparım ben bunu. Şimdi sert görüneceğim, duygusuz görüneceğim diye içine kapattığın, sakladığın vicdanına söyle, rahat olsun tamam mı? Kapatıyorum ben.
Ferhat - Kapatmaaaa!

 


Küçücük bir kız çocuğu...

(Aslı ailesinin evinde, kürtajdan vazgeçtikten sonraki anı hatırlar...)
Ayşegül - Şükürler olsun. İlla şuraya yatman gerekiyordu, değil mi?
Aslı - Bilmiyorum Ayşegül. Ben bir an... içim geçti. Rüya mı, aklım bana oyun mu oynuyor, bilmiyorum ama kazada da gördüm.
Ayşegül - Neyi?
Aslı - Küçücük bir kız çocuğu. Bana küstü... Döndü arkasını, gitti.
 


İftira...

(Aslı'nın ablasının kızı Jülide annesinin kendisine bıraktığı mektubu ve günlüğü okuyor.)
Aslı'nın ablası - Canım kızım, bu mektup ve günlük eline geçtiğine göre benim bütün acılarım dinmiş demektir. Aslında bir çoğu demek daha doğru olur. Annemle birlikte evden kovulduğumuzda ben on iki yaşındaydım. Neler olduğunu pek anlamamıştım. Annem bir gece yarısı beni uyandırdı ve 'gitmemiz gerek,' dedi. Yıllar sonra anlattı. Babam annemi ihanetle suçlamış. Aslında yokmuş öyle bir şey. Annem de gururlu kadın. Daha fazla dayanamamış. Aslı ve Cem küçük olduğu için beni almış yanına. Sonrasında defalarca dayın Cem'e mektuplar yazmış. Ama Cem hiç karşılık vermemiş. Annem defalarca Aslı'yı görmeye çalışmış. Cem engellemiş hepsini. Sana yaşattıklarım için de yaşatamadıklarım için de... Özür dilerim... Ben kaderimi annemden miras aldım. Umarım sana bırakmamışımdır. Annem utanç içinde öldü. Ona bunu yaşatanların utanç içinde ölmelerini dilerdim. Bir iftira kaç hayat yıkar, kaç can alır, kızım...
 

 


Kıymetlim...

Namık - Hallederiz deme, iş tehlikeli dedik. En ufak bir ihmale gelmez, dedik. Hallederiz deyip geçme. Sen... Sen benim kıymetlimsin Ferhat. Olmazsa olmazımsın... Oğlum. Senin başına bir şey gelirse, ben kendimi affetmem.
 

 


Bir kadın susarsa...

Yiğit - Eğer bu bir cinayetse, azmettiricisi sensin.
Ferhat - Öyle mi? Cezası ne?
Yiğit- Kanunen yok, ama vicdanen ömür boyu. "Boşanalım" diyen sensin. "Aldırmak için geç kalmadık inşallah." diyen sensin. Yani, Aslı seni çekip vursa, dava önüme gelse "meşru müdafaa" derim.
Ferhat - Bana da ömür boyu, değil mi?
Yiğit - Aynen.
Ferhat - Yalnız geç kaldın. Geç kaldın, Savcı Bey. Ben o cezayı çoktan aldım.
Yiğit - Sen Aslı'yı o kadar çok seviyorsun ki, o kadar çok seviyorsun ki, onu kendinden korumaya çalışıyorsun.
Ferhat - O tam tersini söylüyor ama? "Beni herkesten korudun, kendinden koruyamadın." diyor. Nasıl olacak?
Yiğit - İşte, artık kadının canını nasıl yaktıysan... O da senin canını en iyi ne yakar biliyor, konuşuyor. Ne olacak şimdi?
Ferhat - Senden de Aslı'dan da kaçacağım işte. Sen de beni kovalayacaksın içeri atmak için.
Yiğit - Ben seni yakalayamam, o zor. Çünkü sen istemiyorsun. Ama Aslı'nın seni yakalaması? Geçmiş olsun. O çoktan oldu. Sen sadece görmek istemiyorsun. Mızıkçılık yapıyorsun. Anlamsızca çırpınıyorsun.
Ferhat - Süt tozu muyuz, oğlum biz, mızıkçılık yapalım?
Yiğit - Değiliz. Konuştuğunuzda, karşı karşıya geldiğinizde bağırıp çağırıyor mu sana?
Ferhat - Yani... Sinirlendiriyorum tabi biraz onu ben.
Yiğit - Güzel. Çünkü eğer bir kadın susarsa uğrana savaşacak bir şeyin kalmadığına inanmıştır demek.
 

 


Seni seviyorum

Abidin - Gülsüm...
Gülsüm - Sus! Sus, bana öyle bakma! Sus! Bana öyle şefkatli, iyi bakma. Sen böyle yapınca benim kalbime hançerler saplanıyor, nefes alamıyorum. Anlıyor musun? Ölmek istiyorum.
Abidin - O nasıl söz, Gülsüm?
Gülsüm - Ben bunları hak etmiyorum? Ben hiçbir şeyi hak etmiyorum. Neden kurtardın beni? Neden kurtardın beni? Benim hakkım oydu.
Abidin - Gülsüm...
Gülsüm - Bırak! Bırak! Ben senin ne sevgini, ne merhametini, ne şefkatini, ne iyiliğini, hiçbir şeyi hak etmiyorum. Bırak gideyim ben, bırak öleyim. En iyisi bu. Bırak artık beni, bırak!
Abidin - Bırakayım, git, öyle mi? Bırakayım, öl, öyle mi?
Gülsüm - Öyle, öyle! Gerçeği bilsen yüzüme tükürmek bile istemezsin. Ben öyle bir pisliğin içindeyim ki, öyle bir pisliğin içindeyim ki... Ama en çok canımı acıtan ne biliyor musun? Senin bu iyiliğin. Senin bu iyiliğin benim en çok canımı yakan. Buna dayanamıyorum. Sen iyiliğinle beni eziyorsun. Canım hiç yanmadığı kadar çok yanıyor, Abidin. Gerçeği bilsen...
Abidin - Hangi gerçeği, Gülsüm? Hangi gerçeği? Cüneyt'in Necdet'in babası olduğu gerçeği mi? "A, hayret! Biliyormuş." Bak, ben de çok şaşırdım, Gülsüm. Bu mu? Ne fark eder? Ben senin gözünün içine bakmaya kıyamıyorum, sen "Yüzüme tükür." diyorsun. Ben "Sen üzülme diye dünyayı yakmaya hazırım." diyorum, sen ölmekten söz ediyorsun. "Şu dünyada alacak iki tane nefesin kaldı." deseler, ne derim biliyor musun? "Birini Gülsüm'e vereyim mi?"
Gülsüm - Ya, neden? Neden?
Abidin - Çünkü seni seviyorum. Çünkü, seni seviyorum... Yıkıl be, Abidin. Hâlâ ayakta mısın be?
 

 

Üç gün

Ferhat -
Ne o? Bitti mi şimdi?
Aslı - Hayır. "Üç dört güne arayacağım." dedi ya işte. Duymadın mı?
Ferhat - Üç dört gün çok fazla değil mi?
Aslı - Ne için?
Ferhat - Her şey için. Aldığın nefes için. Kaç saniyede nefesini alırsın, kaç saniyede geri verirsin? Söylemek istediğin şeyleri söyleyememek? Çok fazla. Bilinmeyene giderken...
Aslı - Her şeyi biliyorsun, her şeyi.
Ferhat - Belki artık değil.
Aslı - Belki de...
 

 

Kısmetse

Aslı - Abidin, iyi misin? Geç otur, geç.
Abidin- İyi miyim, bilmem. İyi miyim?
Aslı - Ne oldu? Söylesene.
Abidin - Yüreği yangın yeri olan adam iyi olabilir mi, yengem? Sen söyle. "Ölüyorum." diyen adam nefes alabilir mi? Mesela Ferhat. Başında kar olmayan dağa "dağ" demeyen adam; elini yakmayan ateşe "ateş" demeyen o adam; ölüme "kısmet" deyip, basıp giden o adam iyi olur mu? Sen söyle, yengem.
Aslı - Nereye gitti Ferhat? Abidin ne demek bu?
Abidin - Dedim ya, yenge. "Kısmetse ölmeye." dedi ve gitti.

 

Oyuncu kadrosu Genel Bilgiler Haftalık Dizi Programı