Siyah Beyaz Aşk Replikleri - 689
Ferhat - Haklısın be doktor... Öyle ya da böyle ben seni öldürüyorum işte. Sen severken bile beni öldürürsün demiştin ya, doğruymuş. Kendimden söküp alırken bile seni öldürüyorum işte. Ama ben istemiyorum. Senin acı çekmeni istemiyorum yani. Yazık olur sana. Sen acı çekme. Ben ölürken sen de ölme doktor. İçim yansa da... Yani içimde yansa da gerekeni yapacağım, merak etme. Sen benim umut ışığımdın. Öyleydin yani...
Temiz kalp
Cüneyt - Namık'ın derdi Aslı'yla.
Azad- Niye?
Cüneyt - Ferhat'a ayak bağı oluyor diye. Ferhat bunun sağ kolu. Ne dese yapıyor. Bir dediğini iki etmiyor. Sektirmiyor. Adamda her şey var. Hızlı, güçlü, yakışıklı, akıllı. İşte... Kız iyi ama ha. Doktor var ya, çok iyi bir kız. Kalbi temiz. Ama işte bizim pis işlerde olmuyor. Öyle temiz kalple gidip pis işleri halledemiyorsun. Bir de Ferhat'a aşık ki, öfff...Sırılsıklam...
İn dedim, inmedin
Aslı - Ayrılalım demedin mi?
Ferhat - Evet, dedim. Seni tanıdığım günden beri çok şey söyledim ben sana ama hiçbirini dinlemedin. İn dedim, inmedin; git dedim, gitmedin; bin dedim, binmedin...Ha? Hayırdır, şimdi mi sözünü tutmak aklına geldi? Şimdi mi sözümü dinliyorsun yani?
Gülümsemen
Yeter - Ben neden her fırsatta kendimi burada buluyorum, bilmiyorum. ama...
Azad - Ama... Ama, bu gülümsemen her şeyin hem nedeni hem cevabı.. Ben de aldım, kabul ettim.
Varsın diye
Hülya - Şu kadını günahım kadar sevmiyorum
Dilsiz - Canını sıkacak bir şey mi yaptı? Hayır yaptıysa, bilelim...
Hülya - Yooo.... Yani, genel hareketleri işte. Böyle bir üstten, bir havalarda... Sağol...
Dilsiz - Niye?
Hülya - Öyle işte... Varsın... diye.
Sevda
Aslı - Her aşkın da kendi kaderi vardır. Kimi doğar, büyür, ölür... Kimi sevdaya dönüşür...
Silahşör
Ferhat - Biliyor muydun?
Aslı - Bu konuyla alakalı ilk söyleyeceğin şey bu mu? "Biliyor muydun?" Bu mu?
Ferhat - Bağırma bana! Bana sakın bağırma! Duydun mu beni? Sana soru sordum, cevabını vedin.
Aslı - Bilmiyordum!
Ferhat - "Bağırma" diyorum sana.
Aslı - Canım bağırmak istiyor. Bir sakıncası mı var? Bağırmak istiyorum ben. Evet, bilmiyordum. Ben de meraklı değilim senin gibi bir adamdan çocuk sahibi olmaya. Tamam mı? Ayrılmıyor muyuz? Ayrılalım, bitsin, gitsin bu iş. Lütfen şimdi beni evime bırakır mısın?
...
Ferhat - Ne varmış bende?
Aslı - Ne?
Ferhat - Yok, söyle. Söyle, ne varmış bende, söyle.
Aslı - Ne diyorsun Ferhat? Anlamıyorum.
Ferhat - Hani dedin ya, senin gibi bir adamdan çocuk sahibi olmak istemem diye...
Aslı - Evet, doğru. Bir an çocuğu duyduğun zaman "doğur" diyeceksin diye ödüm koptu. Gerçekten düşünsene. Çocuk bir yaşına gelmiş, doğum günü. Ne hediye alacaksın çocuğa? Silah mı, oyuncak silah mı? Ya da eğitim çağına gelmiş, okul yılları. Öğretmeni zayıf not vermiş. N'apacaksın? Gideceksin okula, adamın kafasına silahı dayayıp "Sen benim oğluma nasıl zayıf verirsin, lan?" mı diyeceksin? Sıkmayı mı öğrenecek çocuk? Ya da arkadaşları sorduğu zaman "Baban ne iş yapıyor?" diye, ne diyecek çocuk? Tetikçi demeyi de bilmez. Silahşör mü diyecek?
Ferhat - Aynen. Aynen, haklısın. Doğru söylüyorsun yani.
Aslı - Hayret! Hak verdin bana. Ne büyük şeref.
Ferhat - Çünkü ben senin o sevgilicik oynadığın o muhallebi çocuklarına benzemem, ha. Duydun mu beni? Benzemem ben yani onlara. Doğru söylüyorsun onlardan iyi baba olur. Bizden olmaz. Biz sıkıntlı adamız çünkü.
Aslı - Vallahi ben onlardan baba olur olmaz mı, bilmem. Umurumda da değil. Ama senden olmayacağı kesin. Görüyorum.
Katip
Azad - Anlat bakalım, Namık seni neden koruyor?
Cüneyt - Mecbur, O'nun bütün sırlarının katibi benim...
Azad - Vaaay...Öyle mi?
Cüneyt - Ya... Hatta o evdeki bütün günahların, bütün suçların, bütün sırların katibi benim... Dayı ben seni tanımam etmem. Beni önce tekneye aldın. Ondan sonra eve getirdin, bir araba sopa attın. Senin derdin Namıkl'la değil mi? Ha? Söyle... Söyle ben sana Namık'ın sırlarını tek tek anlatayım. Benden iyi silah bulamazsın ha...
Ateş
Ferhat - Baba, n'apıyorsun burada?
Necdet - Yanacağın ateşi hazırlıyorum. Ama cehennem ateşi değil bu. Senin içindeki cehennemin ateşi. Haydi! Şimdi kendi ellerinle topla odununu. Haydi!
Ferhat - Ne demek şimdi bu?
Necdet - Haydi! Odun topla! Bu ateşin boyu senin gururundan, senin korkularından daha yüksek olacak. Anladın mı, Ferhat Efendi? Senin kibrinden! O herkesi suçlamak için lafını edip durduğun kibir var ya, ondan daha yüksek olacak bunun boyu. Haydi! O boş sandığı, taşıdığın o boş sandığı kır da onu verelim ateşe. Oradan başlayalım. Odun topla, haydi! Yo, olmaz! Daha yanmalı. Cayır cayır yanacak bu ateş. Bak ben de topluyorum. Ben de kendi evladımın ateşine odun topluyorum. Odun topla, haydi! Ne duruyorsun, haydı!
Ferhat - Ben bir şey yapmıyorum ki ama, baba. Vallahi bir şey yapmıyorum.
Ferhat - Anladınız mı, oğlum, ha? Şimdi anladınız mı benden niye baba olmaz? Size soruyorum, anladınız mı? N'oldu zıplıyorsunuz hemen? İşte bu yüzden benden baba olmaz. Biriniz canımı emanet ettiğim adam, biriniz kardeşim dediğim adam. Ama en zıplayınca buz gibi kesildiniz bakıyorum. İşte benim sağım solum böyle belli olmuyor. Ben o adamın kafasına da sıkabilirdim. Üstüne siz. Kalktım, hemen geri vites? Neden? Çünkü ben korkunç bir adamım. Sokun bunu kafanıza. Koca adamlar karşımda tir tir titriyor. Küçücük çocuk ne yapsın? Korkmaz mı? Korkmaz mı, oğlum?
Abidin - Her çocuk babasından korkar be, teyzemin oğlu.
Ferhat - Aynen, korkar. Neden korkar? Babasını üzeceği için korkar. Halay kırıklığına uğratmaktan korkar. Bizim gibi adamların parası pul, karısı duldur. Her an olabilir. Her an, ayağına bastığımız birisi karanlık bir sokakta sırtımıza saplayabilir bizim. Evimize 'öldürüldü' haberi gelebilir. 'Senden baba olur'muş. Kaç kişiyi vurdum, lan, ben bugüne kadar? Sayısını biliyor musunuz? Bilmiyorsunuz. Kaç ana ağlattım acaba? Kaç anayı dul bıraktım? Geride kalan çocuklar ne olacak? Beş dakika sonra kapı çaldı; karısı açtı kapıyı. Kocanız vuruldu. Kim vurdu? Bilmiyoruz, kim vurduya gitti. O kadınların ahı tutmaz mı, oğlum, bende? Ben o çocukların göz yaşlarında boğulmaz mıyım? İte bu sabah, o sabah o ah tuttu bende. Anladınız mı beni? Öylr, bu alemde şekil yapması kolay.