Sen Anlat Karadeniz Replikleri - 691
Nefes - Murat'a dedim ki, "Beni Tahir'e götür." dedim.
Gazap
Asiye - Baba, sen sabah namazına kadar bekle. Tahir gelirse onun gazabının önünde senden başkası duramaz.
Sesin gülümsüyor
Tahir - Nefes?
Nefes - Tahir?
Tahir - Nasılsın?
Nefes - İyiyim de, "Mesaj atmayayım, arayayım." dedim. İyi demişim, değil mi?
Tahir - Çok iyi demişsin. Bir durum yok, değil mi?
Nefes - Nasıl olsun? Kaleli Kum'un yarı tayfası köyde korucu geziyor. Yangazlar desen kapıda, nöbette. Osman Hoca, Asiye Abla, Esma Abla, hepsi başımıza dikildiler. Mithat Abi desen, ohooo... Bugün üç kere geldi. Vedat Sayer ve Cemil Dağdeviren şer ordusunu toplayıp gelse ne yazar? Deli Tahir ezilmez, Karadeniz geçilmez!
Tahir - Nefes, bu laf sokmalarına uyuz oluyorum. Biliyorsun, değil mi?
Nefes - Hiç de bile olmuyorsun, Deli Tahir.
Tahir - Ula, nereden bildin?
Nefes - Yine sesin gülümsüyor.
Çok yoruldum
Mustafa - Bugün bana nasıl baktıklarını bir görsen...
Saniye - Mustafam, nasıl böyle olduk? Sen kardeşlerine babalık ettin. Peşlerinde pervane oldun. Onlara neredeyse canını verdin.
Mustafa - Eyvallah. Helal-i hoş olsun.
Saniye - Bugüne kadar abilerine bir "of" dememiş evlatlarım, nasıl abilerine düşman oldu? Bir karı nasıl gelip de evimizi, ocağımızı dağıttı.
Mustafa - Belki de biz vebal ediyoruzdur, ana.
Saniye - Babanın cenazesinden beri bu ev hiç bu kadar sessiz kalmadı.
Mustafa - Ana!
Saniye - Oğlum!
Mustafa - Çok yorumdum be, ana. Çok yoruldum.
Saniye - Pes etmeyeceksin, Mustafa'm.
Mustafa - Edemem. Ben babama bir yemin vermişim. Ama bırak, bir zaman böyle kalayım.
O kızın göz yaşlarına gömdün
Tahir - Kaç paraya sattın Yiğit'i?
Mithat - Tahir, yavaş!
Tahir - Sen karışma, Mithat Abi. İhale parasına mı? Kurtarabildin mi ailemizin geleceğini, Mustafa Kaleli, ha? Kaç paraya sattın Yiğit'i?
Mustafa - Yeter! Ben Yiğit'i paraya satmadım. Karşılığında itiraf aldım. Vedat'ın, Nefes'in abisini öldürdüğünün itirafını aldım. Senin hayatının sigortasını aldım.
Tahir - İtiraf mı verdi? Ula, Vedat itiraf mı etti?
Mustafa - Etti. Sana dokunursa o itirafı polise götüreceğimi de biliyor.
Tahir - Niye vermiyorsun o zaman itirafı Mithat Abi'ye? Atsın Vedat'ı içeri.
Mustafa - Vermem. O itiraf senin canını koruyor.
Tahir - Ne kıymetli canım varmış, arkadaş! Kızın abisi öldü, abisi!
Mustafa - Adam öldü. Ben seni gömmem.
Tahir - Ula, gömdün zaten be, gömdün! Çocuğunu arayan o kızın göz yaşlarına gömdün. Başın sağ olsun, Mustafa Kaleli.
Mithat - Tahir, delirme!
Tahir - Delirdim, ula. Delirdim! O kızın ne suçu var? O çocuğun ne suçu var? Niye herkes cezayı onlara kesiyor, ula?
Mustafa - Tahir!
Tahir - Sen bana söz verdin. "Nefes bacım, Yiğit evladımdır." dedin. Sen o sözü ezelden tutmamışsın, be. Ben de tutmuyorum. Ben de o kızı ve oğlunu alıp sizin cehenneminizden gidiyorum. Oldu mu? Oldu mu?
Kanımız bozulmasın
Reis - Oh! Biz kum çıkaracağız, eleyeceğiz diye kırılalım, Dağdevirenler silahtan parayı götürsün.
Tahir - Öyle deme be, reis. Helal lokma yiyoruz sonuçta. Malum, boğazımızdan giren kanımıza geçiyor.
Reis - "Kanımız bozulmasın." diyorsun, Deli Tahir.
Tahir - E, kafamız bozuk olsun ama kanımız olmasın.
Sen ne güzel imtihansın
Nefes - Osman Hoca dedi ki, belki bu benim imtihanım değilmiş. Belki ben onların imtihanıymışım.
Tahir - Sen ne güzel imtihansın, be! Nefes, gidelim mi buralardan?
Nefes - Ne?
Tahir - Tek lafına bakar.
Nefes - Ne?
Tahir - Bu akşam aileme karşı son bir görevim var. Sonra...
Nefes - Ama burası senin memleketin.
Tahir - Bu topraklar bana memleket, sana gurbet, Nefes. Müsaade et, gurbete ben düşeyim.