'Kış Güneşi'nin sorunu senaryo

Kış Güneşi'ni uzun zamandır merakla bekliyordum. Hikaye en başından içindeki polisiye unsurları, macerası, gizemiyle ilgi çekiciydi. Oyuncu kadrosu, yapım firmasıyla bütün olarak da etkileyiciydi. Her ne kadar yayınlanacağı kanal Show Tv, epeyce bir zamandır hemen hiçbir projesinde tam anlamıyla başarı yakalayamayan bir kanal olsa da yayın günü yaklaştıkça tanıtımların, diziyle ilgili haberlerin artmasıyla merakım ve ilgim de arttı.
Diziyle ilgili ilk dikkat çeken şey görüntü kalitesi oldu. İnanılmaz şık bir görselliği var. Bakmaya doyulmuyor. Kaza sahnesiyle de ilgi çekici, heyecanlı bir başlangıç yapıldı. Başrol oyuncuları Şükrü Özyıldız ve Aslı Enver performanslarıyla, oynadıkları karakterlere çok kısa sürede inandırdılar ve izleyiciyi cezbedebildiler. Özellikle Şükrü Özyıldız iki ayrı karakteri başarıyla canlandırdı, ikiz kardeşlerin karşılaştıkları ve tekrar buluştukları sahnede harika bir performans ortaya koydu. Aslı Enver de Nisan'ın arada kalmışlığını başarıyla yansıttı, samimiyetiyle diziyi ısıttı. Kiralık katil Kadim rolünde Hakan Boyav da çok etkiliydi. Bulunduğu her sahneyi daha da izlenir kıldı. - 1001 Tv
Ne var ki dizinin ciddi bir senaryo sorunu var. Hikaye ana hatlarıyla ne kadar ilgi çekici ve potansiyeli yüksek olursa olsun, işlenişinde büyük problemler var. İkizlerden Efe'nin, yanında büyüdüğü aileyle yaşadıkları, balıkçılık hayatı, oradaki çeteyle mücadelesi ilgi çekici ve sıcak bir şekilde anlatılabilmişken hikayenin Mete tarafı bütünüyle aksıyordu. Bölümün yarısı 'Mete ve Nisan o evde mi bu evde mi yaşasın" tartışmalarıyla ve mutlu olmadıkları konusunu göstermek isteyen, anne babaların da sürekli içinde oldukları akmayan sahnelerle doluydu. Nisan'ın ve Mete'nin aileleri arasındaki diyaloglara çok fazla yer verilmişti. Hikayede önemli bir yeri olması gereken, Harun'un ölümünden sorumlu olan Yakup sahneleri çok yüzeysel ve özensizdi.
Aslında bütün olarak, hikayenin Nisan-Mete-Aileler tarafı (kabaca zengin tarafı da diyebiliriz) yapay, durağan, derinliksiz hatta samimiyetsiz işlenmişti. Diyaloglar çok özensizdi, ne çeken ne de oynayanlar söylenenlere inanıyor gibiydiler. Ana karakterler dışında (Seda'yı canlandıran Başak Parlak'ın da başarılı olduğunu söyleyebiliriz) performanslar da ikna edici değildi. Bu sahnelerde sıradan bir günlük dizi izliyormuşuz havasına kapıldım çoğu zaman. Senaryonun, hikayeyi pek sevemeyen ya da sahiplenemeyen kalemlerden çıktığı izlenimini edindim hatta.
Baştan sona farklı bir bakış açısı, özgün bir anlatım dili, derin işlenmiş bir senaryoyla çok etkili bir iş olma potansiyeli var 'Kış Güneşi'nin ama bu haliyle ilk bölüm çoğu zaman sıkıcı olmanın ötesine geçemedi ne yazık ki.