Kiralık Aşk'ta sezon finaline doğru
Kiralık Aşk'ta sezon finaline doğru diye başlık atarken, aklıma geldi. Kiralık Aşk devam mı, tamam mı, tartışmalarının hala devam ettiği. Daha önce de yazdığım gibi, bence senaryo sezon finaline akıyor. Haziran'daki düğün ya da çifte düğünde Ömer sırrı öğrenir ve ipler kopar. Yalnız şu dikkatimi çekti, kaç haftadır bölümler düğün öncesi sahnelerle başlıyordu, bu hafta öyle olmadı. Ömer mi evleniyor, Sinan mı evleniyor, ikisi birden mi evleniyor sürprizini açık etmemek için herhalde bu hafta haziran sahnelerine mola verdiler.
Doğrusu izlemekten vazgeçmesem de şahsen ilgim azaldı. Bazen bölümün başına yetişemiyorum, bazen sonuna varmadan uyuyorum, sonra izleyip telafi etmeyi unuttuğum ya da boşverdiğim de oluyor. Yani başlardaki "aynı bölümü hafta içi aç her gün izle" durumlarım bitti. Aşkım tavsadı.
Yine de bu hafta Neriman ve Koray'ın arkadaşlık geçmişleri ve arkadaşlık hayatlarındaki bu darbe, bu iniş çıkış, bölüme öyle bir renk kattı ki, bu dizinin daha söyleyecek çok sözü var diye düşündüm. Bu arkadaşını aşkla sevmek, arkadaşlık aşkına çok güzel bir güzellemeydi. Koray da, O Hayat Benim'deki Efsun gibi, ortamı sefaletten yıkılsa da içi züppelikten dağ zirve. Ohb'nin Bahar'ına bak, o da Defne. Altın yaldızın içine koy "Gururum, onurum, erdemim" der. Ve tüm bu çelişkili uç karakterler bir potada biraraya gelmezse de dizi, dizi olmuyor.
Bir de Ömer daha çoook şiir okusun, ortada daha çoook kitap gezsin, ortamlarda daha çooook klasik müzik çalınsın istiyordum. Başka hangi dizide bunlar böyle diziye yedirilmiş, düşünüyorum, haksızlık etmek istemem, izlemediğim dizilerde vardır belki ama, düşününce hatırıma gelmedi şimdi. Yani daha yapılacak çok şey var. Hatta Ömer Defne'ye sayıyordu ya, beraber şuraya gideriz, buraya gideriz, diye, çift olarak gezsinler, biz de Gezi-belgesel, gezi-dizi tadında izleriz. Gerçekte bile böyle çiftler var. Dizisi neden olmasın, bal gibi olur. (Ya da parasal bakımdan tuzlu olur.)
İşte yazılacak şeyler bitmiyor. Bir yerde noktayı koyvermek gerek. Üç şey daha yazıp hab-ı endam edeyim. İlki Sude. Bİldiğin yalnız bırakıldı. Elin Yasemin'i ailenin içine giriyor, Avuç içi Sude dış kapının mandalı oldu. Kendi etti kendi buldu diyemeyeceğim, o kadar da değil. Yani bu kadar da değil. Ömer herkesi affediyor, bir Sude'ye net çizgi çekiyor. İkincisi, fragmanda Ömer sırrı öğrenmiş diye verilmesi nahoş oldu. Yani zaten ihtimal okları finali gösteriyor. Niye bu, ne bu şimdi? Hani rüya gördü dersin, bölüme de koyarsın ama fragmana koymak. Olmadı. Üçüncü olarak da, Sadri Usta. Daha önce de yazdım. Bu hiç gündemde değil ama Ömer asıl darbeyi Defne ile birlikte Sadri Usta'dan yiyecek, eğer yerse. Hiç mi öğrenmeyecek bu çocuk, Sadri Usta ve Hulusi dedesi evvelden tanışıklar. Nasıl öğrenmemiş zaten şimdiye kadar. Ve dedesinin ricasıyla, bir tesadüf kılıfı altında Sadri Usta'nın kendisini gelip bulduğunu, himaye ettiğini öğrendiğinde ne yapacak? O zaman hayatta kimi kalacak? Keşke senaryo böyle olmasaydı da, Sadri Usta ile Dede Hulusi, Ömer vesilesiyle tanışıp yakın olmuş olsalardı.
Diyor ve sözü balla bağlıyorum. Şu sıralar duyunca aklıma rental love'ı getiren şarkı. Rafet El Roman. Suç bende mi? Ömer'den Defne'ye, belki de hayatına gelsin:
Geçelim. Bu haftaki bölümde de mektup oradan oraya uçtu. Sonunda Şükrü'nün görevine ihanet eden avucunda sükun buldu. Şaka bir yana, patronuna gelmiş mektubu ne hakla, ne akla hizmet açtı da okudu, kim anlam verebilir ki. Ne insan olarak ne de görevine sadık bir çalışan olarak hiç Şükrü'lük bir hareket değildi. Bunca bölümdür Defne'nin uğradığı senaryo gazabına Şükrü de uğradı. Karakteri senaryo darbesiyle savruldu. Ömer'e gelince. Onun uğradığı senaryo gazabı daha genel, kendine özel değil. Şöyle ki dizilerde bölümlerce bir gizem yaratılıyor. Gerilim tırmanıyor da tırmanıyor. Sonra birden hop böyle bir şey hiç olmamış gibi. Misal. Mavi saçlı kız, simurgu veren kız, Ömer'in kaderini değiştiren kız, dünya modasını sallayan, herkesin peşinde koştuğu Fikret Gallo, bunlar ayrı ayrı iki kuvvetli nehir gibi diziye aktılar ve ne oldu? Hiç. Hiç yani. Varmış yokmuş, gelmiş gitmiş. Sen bunca minnet duyduğun insanın sana el yazısıyla yazıp gönderdiği mektubu zahmet edip merak edip değer verip okuma. Peki. Yani olamaz demiyorum da, bu Ömer de biraz vefasız mı ne? Bunca zaman öyle bir karakter de çizmedi ama, bazem Koray'ın karlar prensi, buz bir şeysi dediği kadar oluyor. Sıcak suyu görmeden aroması çıkmayan taneli içecekler gibi Ömer de yanında Defne olmadan katı, tatsız, tutsuz bir hale dönüşüyor. Defne'ye de gelelim. Fikret Gallo konusunda yaptığı yamuku unutmadım. Unutamadım. Ömer'le Fikret'in arası açıldıysa Defne yüzünden. Ömer, Fikret'e bu kadar kötü davrandıysa, Fikret Defne'ye yardım ettiği için. Defne çok arkadaş canlısı ya, hani? Aşk için arkadaşlığı martaval etti. Fikret, Ömer'den hoşlanmasına rağmen Defne'nin arkadaşlığı için işbirliğinden, onunla birlikte geçireceği saatlerden vs.den vazgeçti, Defne ise aldığı 200 bin Tl borcu bırak, gördüğü bu soylu davranış hatırına bile Ömer'i söylemesi gerekirden Fikret'ten sakladı. Neyse, gerçekler belki de açığa çıkmaz. Yani anladık ki Gallo dizi için önemli bir karakter değil, geldi geçti.
Dizide bu konuda başka pek onaylamadığım bir şey de, Passionis'in ekonomik krizlerden geçerken, kriz sırasında bunun en önemli olay haline gelip, sonrasında ise hiçbir şey olmamış gibi bir havada olunması. Elde avuçta para kalmayıp neredeyse fabrikayı elden çıkarmayı düşünürken, Passionis hangi parayla yardım defilesi düzenledi ve sonra bir de Yasemin'in şerisinin mali borcunu kapatıp küçük ortak yaptı? Tamam, bir takım adamlarla yemek, toplantı. Fakat İtalyan büyük ortağın yerini tuttular mı yani? Sonra Yasemin niye kendi kocaman ofisini denizde dümensiz kayık gibi tek başına bırakıp yukarıdaki eski odasına taşındı? Böyle mantıksızlıklar oluyor, sonra da mantıkta kalarak gidişatı kestiremiyorsun.
Böyle eleştiriyorum ama aslında diziyle ilgili böyle çok şey yazabilmek de dizinin bir başarısı. Bazen bir dizi için bir şeyler yazmaya koyulduğumda yazacak bir şey bulamadığım da oldu. Kiralık Aşk'ta ise bir sürü detay aklıma geliyor fakat hepsi yazılmıyor. Misal, epey bir süre önce diziden bazı karakterlerin burçları hakkında bir iki tahminde bulunmuştum. Sinan'ı İkizler burcu tahmin etmiştim, senaryoda ne bilmem ama Defne bence kesinlikle Boğa değil. ne yemek yemeye ve rahatına düşkün ne hareket etmeye üşengeç. Hatta tam tersi. Az bekleseydiniz de Defne'yi de ikizler burcu yapsaydınız, olurdu yani. Sinan'daki sevimlilik, beceriklilik ve enerji, Defne'de de var. Her yere koşarak gidiyor. Burcum: Şimşek dese yeri.
Ne diyordum, işte böyle bir yanım eleştiriyor, bir yanım iş sadece hikaye değil, ratingti süreydi bir sürü parametre kolay değil deyip hoş görüyor, boşveriyor, bir yanım da izlerken gülüp eğleniyor. Hele Ömer ve Defne'nin, İso'nun dahil olmadan müdahil olduğu telefon konuşması, telefon olsun, kulak misafirliği olsun bir şekilde, her hafta bir versiyonuyla bölümde yer alsın, izlemek isterim. Resmen sesli güldüm orada. Hamdolsun.