1001 Tv > 1001 Yorum > Her şey birdenbire oldu

Her şey birdenbire oldu

Uzunçorap | 12.10.2016 | Seviyor Sevmiyor
Seviyor Sevmiyor

Gidişatta ne durumdayız?
Şöyle bir baktığımızda, istediğimiz gibi, Yiğit esas Deniz'e abayı yaktı. Bir yandan da Deniz Aslan sandığı İrem'i de terkedemiyor. Ne yapsa olmuyor bir durum. Öte yanda İrem mutluluk oyununa devam edip günü kurtarmak derdinde. Kendini düşünmeye devam ediyor. Deniz İrem'i düşünmeye devam ediyor. Tuna da Deniz'i sevmeye devam ediyor. Yani Yiğit'in Deniz'e yönelmesi  dışında diğerlerinde durum stabil gibi.

Gelelim detaylara...


Yiğit Deniz'i Öptü
Bu sahne 12 bölümdür ilmik ilkmik alınan bir yolun neticesinde önemli bir sahneydi. Daha fazla izlettirilmeliydi bir şekilde. Nasıl dersek, mesela, videosunu bir tek Deniz gördü. Belki bir iki kişi daha görmeliydi. Bilip de susabilecek kişiler. Deniz'in hatrının geçebileceği. Gazi mesela. Deniz ona büyük bir jest yapıp, birikmiş parasını vermişti. Sahi nerede Go Flamingo'nun sahibi Asena Hanım'ın oğlu olarak bu zengin Gazi nerede Neşe Hanım'ın çay kahve makinesini ilelebet bozduğunda parası olmadığı için yenisini alamayan, Deniz'in birikmişini almaya razı olan Gazi. Bir yerlerde senaryoda Asena Hanım'ın kimin oğlu olacağı hakkında kararsızlık yaşanmış gibi. Zaten diyorum ya, Tuna olduğuna dair işaretler vardı. Zaten Tuna yaş olarak daha uygundu. Cemal de olabilirdi ama Gazi uygun olmamış zannımca. Artı, Asena Hanım'ın derginin başına geçirip dergiyi yönettirmek yerine, bir iki firma içi dedikodu duyacak diye, oğlunun kariyerini durdurması da makul değil. Kahve gurmeliği ya da yiyecek içecek üzerine kariyer planladıysa başka.


Yiğit öptü, Deniz ne yaptı?
Bence hiç iyi yapmadı. Bunca bölümdür gördüğüm en soğuk Deniz. Kış yaklaşıyor diye herhalde. Şaka bir yana, tamam, İrem arkadaşın, korursun, intihara kalkışmış, haklısın ama kendi kendine kaldığında hiç mi yüzüne gevşek bir gülümseme oturmaz, şaşkın şaşkın ağzın kulaklarına varmaz. Deniz sanki yoğun zor bir matematik mülakatından çıktı. Otokontrolü de aştı Deniz'inki. Adeta maziyi falan yaktı. Aşığım diyor ama ağzı diyor, gözleri... Hiçbir şey demiyor. Sonra o dağ başında pardon ıssız Kuzey ormanlarında, oduncular, pardon avcılar tarafından "birbirlerine yakışıyorlar" diye birlikte odaya kapatıldıklarında ve yüzleri birbirlerini görecek şekilde bağlandıklarında, yani senaryo birbirlerine dökülsünler diye ağlarını birbir örerken... Deniz yine soğuktu. Kıpırtısız bir Deniz. Bir tek Yiğit'e "Işıkta gözlerin bal rengi" dedi, ama bunun dışında Yiğit mıknatıs diyor, çekilmek, aynı şey sende de oluyor mu diyor, diyor da diyor, Deniz... Bir şey demiyor. Bugüne kadar o Yiğit buraya gelecek, dedik. Çok bekletmeden geldi gelmesine ama ne buldu? Deniz'in yerinde yeller esiyor. Deniz olayı bitirmiş. Bundan sonrasına gelince.. Artık Yiğit yapacağını yaptı. Öptü, söyledi, Deniz'in ağzını aradı. Bundan sonra sıra Deniz'de. Artık bundan sonra da Yiğit kıskansın demek, eziyettir. Düşmüş Yiğit'in üstüne çıkıp tepinmektir. Ah Yiğit sen bugünleri görecek adam mıydın.


Ya bilmediğin şeyler varsa?
Yiğit'in babası Teoman söyledi bunu Yiğit'e. Yerli dizi senaryo klişelerimizden biri daha kırıldı. Bu bakımdan tebrik ediyorum. Çünkü genelde iki kişi geçmişi konuşur ve kırgın olan bilmediği büyük sırrı öğrenerek karşısındakini affeder. Halbuki burada "bir dinle" diye hem İrem'in hem Deniz'in baskı yaptığı Yiğit bir kazık yemekten başka bir şey elde etmedi. Adeta babası intikam şov yaptı. Bu nedir ya, sanki on beş yıl önce bankta terkettiği küçük çocuktan intikam aldı , "O çok sevdiğin annen var ya, o da seni sevmiyordu, bak gör" demiş oldu. Üstelik Yiğit'in vefatına sebep olmakla suçladığı karısının hatırasını kirletti. Bedenen öldü, manen de ölsün mü dedi, nedir. Oğlunun tutunacağı iki dalı vardı, biri annesinin hatırası, biri Deniz. Teoman o dallardan birini o mektupla kırdı, ötekisinin de sırrını biliyor ama kendisine otel odası, oda masajı, kılık kıyafet yemek spa olarak dönsün diye gizledi.


Komikti
Yiğit, Deniz sandığı İrem'in evine gelmiş.  Deniz'le yaşadığı olayı itiraf edecekti galiba. Eve gelince Deniz'i gördü. Kafası karıştı haliyle. Kızların üstündeki tişörtlerde birbirlerinin resimleri. Bunların zuzuluğu da başka bir boyutta gerçekten. Neyse ortadaki albüme, Yiğit İremin albümü deyip bakmak istediğinde Deniz'in İrem için uydurduğu "kol bacak fotoğraf fetişi" hikayesi çok komikti. Deniz, İrem ve Yiğit ormanda filenin içinde kurtulmayı beklerlerken Deniz uyumuş. Uyandığında "Geldik mi?" diye sorması da komikti. Uyuması da komikti tabii. Ofiste, Gazi'nin Neşe'ye "Ofis balon yapmış" esprisi de komikti. Deniz'in orman girişinde "Orman tekin değil" deyip duran adama "Tekin Amca" adını takması komikti.


Olaylar, olaylar
Yiğit ve Deniz arasındaki öpkü, Yiğit'in Deniz ve İrem'in aynı evde yaşadığını öğrenmesi, mektup, Teoman'la Yiğit'in konuşması, Yiğit'in babasının neden içkiye düştüğünü öğrenmesi (Peki ondan evvel adam niye eve geç geliyor, evi otel olarak kullanıyormuş?), Deniz, Yiğit ve İrem'in Tuna'yı Kuzey ormanlarında arayıp bulması ve avcılarla macera, Yiğit'in kötü adamları dövmesi, Go Flamingo 20. Yıl balosu (balo salonuna biraz daha özenseydiniz olmaz mıydı. Varilleri altın varak kurdele falan yapsaydınız en azından.), Deniz'in Neşe Hanım'ın evine gizlice girmesi, yanlış hard diskle çıkması (Söktü bilgisayarın kafasını), Gazi'nin Asena Hanım'ın oğlu çıkması, Asena Hanım'ın oğlunu oyundan azad etmesi, Cemal'in Buket'ten hoşlanmaya başlaması (bariz), Deniz'in Tuna'dan yardım istemesi ve Tuna'nın dönmesi, baloda "Biz Deniz'le sevgili olduk" diye ilan etmesi. Orada Deniz'i yine hıçkırık tuttuğunda (bu da yeni başladı ve çok da tatlı oldu. Hep isteriz.) keşke Deniz'in yine dengesi şaşıp ayağı kayıp o butona bassaydı da konfetiler havaya savrulsaydı. Komik, güzel bir bölüm finali olurdu.
 

Fragmanım, tatlı aşkım
Seviyor Sevmiyor'un geçen bölüm fragmanı mıydı yoksa bir önceki mi, fragmandaki kamera açıları, kareler bölümde yer almamıştı. Hani Deniz ve Yiğit arabadalar, toplantıya gidiyorlar. Deniz Yiğit'e "Öksür, gül" gibi komutlar veriyor. Derken Yiğit acayip bir şekilde gülmeye başlayınca Deniz de korkarken acayip el kol hareketleri yapmıştı. Bu sahnenin bölüm içinde yer almayışı herhalde sahne devamlılığı bakımından uygundu ama fragmana konulması ve bize gösterilmesi çok güzel olmuştu.  Bu bölümün 2. fragmanında da , o "la la la la" şarkısının üstüne, Yiğit ve Deniz'in paralel kurguyla, soru ve cevap yaptığı, Deniz'in de şarkı söyler gibi melodik bir şekilde "Oldu mu ya?", Yiğit'in hafif komedi tadında bir üslupla "Birden oldu, kendime hakim olamadım" dediği sahneyi defalarca, nasıl güleceğimi bilemeden, başa sarıp sarıp izledim. Böyle olunca, bölüm ayrı, fragman ayrı bir eser olabiliyor. Çok güzel oluyor. Tabii bir de şu var, bölümün 3. fragmanının sonunda, Go Flamingo'nun 20. yıl kutlama etkinliğinde, barkovizyonda Yiğit'in eli Deniz'in boynundayken, millet de barkovizyona bakmaktayken, bu sahneyi görünce biz ne zannettik, işte herşey ortaya çıktı, herkes durumu gördü. Oh nihayet! Artık Deniz Yiğit'ten, Yiğit Deniz'den kaçamaz. Bundan sonrası Denizle Yiğit'e aşk aşk, İrem'e  olaylar olaylar. Fakat bölümde bu sahne yoktu, daha doğrusu böyle bir gidişat bile yoktu, senaryo başkaydı.  Yani arkada video oynarken, motorla baloya dalan Tuna ve Deniz'e baktı herkes. Anlaşılan fragman için ayrı çekim yapılmış, seyirci için merak arttıcı olsun diye. Ne yapalım, bize de "Oldu mu bu ya?" demek düşüyor. La la la la... - 1001 Tv

 

 

Oyuncu kadrosu Genel Bilgiler Haftalık Dizi Programı