Görebileceğiniz en sıra dışı karakter

'Hayat Şarkısı' ile ilgili, fragmanlardan ve yayınlanan konusundan, karakter tanımlarından az çok bir beklentim vardı ama doğrusu bu kadarını beklemiyordum. Özellikle hikayenin ana karakteri Hülya'dan söz ediyorum. Hülya şimdiye kadar izlediğim en sıra dışı, en ilgi çekici ve şaşırtıcı yerli dizi karakteri. Özellikle yetişkin Hülya hiçbir erdeme, vicdana sahip olmayan, amacına ulaşmak için her şeyi ama her şeyi yapabilecek, tek amacı da hayatta ve ayakta kalmak olan biri.
Bu olanlardan sonra yetişkin Hülya'nın gerçek, akıl almaz, inanılmaz karakteriyle karşılaştığımız, günümüzden 7 ay öncesine dönüyoruz. (Doğrusu bu uzun süren, karmaşık zaman sıçramaları biraz zorlayıcıydı. Daha hikayeye yabancı olan izleyicinin ilgisini diri tutabilmek açısından da riskliydi. Neyse ki hikaye yeterince ilgi çekiciydi.) Bayram verdiği sözü tutmak için Kerim'i de alarak yeniden köye döner. Bir yandan Bayram Melek'i resmen istemeye hazırlanırken diğer yandan Kerim bu evliliğin olmaması için Melek'le görüşmektedir. Hülya da 12 yıl önce verdiği sözü unutmamıştır: "Ne olursa olsun Kerim'le evlenecektir." Bundan sonrasındaysa Hülya'nın, herkesin "Yok bu kadarını da yapamaz artık!' dediği eylemleri başlar. O kadar ki oyunları yüzünden babası ölür ama Hülya gerçek bir acı ya da pişmanlık duymadan Kerim'le bir an önce evlenebilme planlarını sürdürür.
İlk bölüm çeşitli zaman aralıklarında ve Bursa-İstanbul-Almanya üçgeninde savrulsak da hiç kaybolmuşluk hissi de oluşmadı. Bunca karakter bolluğu, bu gidip gelmeler ustaca işlenmişti. Bölümün temposu düşmedi ve merak unsuru hiç yok olmadı. Çok sayıda konuya değinilse de Bayram ve Salih arasındaki sorunun ne olduğu, Melek'in bebeği gibi merak uyandıran konulara dozunda yer verilmişti. Henüz Cevher ailesinin İstanbul'daki, Kerim'in Almanya'daki hayatı hakkında fazla bir şey göremesek de Hülya ve ailesinin yaşadığı köy, oradaki hayatları, sorunları çok güzel işlenmişti; bölümün en keyif veren kısımlarıydı bunlar hatta. (Şivelerin çeşitliliğine bakılırsa Bursa'nın hangi coğrafi bölgede olduğuyla ilgili bir kararsızlık var gibiydi gerçi)
İzlemeyenler için ilk bölümde yaşananları kısaca özetleyecek olursak; Hülya, İstanbul'da, zengin bir ailenin oğlu olan Kerim'le gösterişli bir düğünle evlenir. Damat düğünün hemen ertesinde, Almanya'ya döndüğünü, kendisinden vazgeçmesi gerektiğini, rahatça yaşamasına yetecek kadar paranın ona ait bir hesaba yatırıldığını söyleyen bir mektup bırakarak onu terk eder. Hülya'nın yanında hiçbir yakını yoktur, yapayalnızdır. Geceyi ağlayarak geçirir ve sabah damadın ailesinin evine giderek hiçbir sorun yokmuş gibi davranmaya başlar.
Bu girişten sonra 12 yıl önceye, bu evliliğin temellerinin atılışına dönüyoruz. Bu kez Hülya, ailesiyle birlikte Bursa'nın bir köyünde çok fakir bir hayat sürmektedir. Babası Salih'in, Kerim'in babası Bayram'la eskiden kalma, tam olarak ne olduğunu anlayamadığımız, bir tarafıyla Hülya'nın annesini de ilgilendiren bir husumeti vardır. Bayram bu husumeti gidermek için yüklü miktarda parayla köye geri döner. Salih parayı kabul etmez. Bunun üzerine Bayram ona, o sırada on iki-on üç yaşlarında olan küçük oğlu Kerim ve Hülya'nın ablası Melek'i nişanlamayı teklif eder. Anlaşırlar. Ama küçük Hülya'nın buna çok büyük itirazı vardır, çünkü Kerim'i görür görmez aşık olmuştur ve ileride onunla evlenmeye karar vermiştir.