Üçüncü bölümüyle birlikte Kördüğüm'de artık ilişkiler ve karakterler iyice oturmaya, hikaye netleşmeye, köşeleri-kenarları belirginleşmeye başladı.
Dün akşam yayınlanan bölümle Ali Nejat'ın babasıyla arasındaki çocukluğa kadar dayanan sorun, kendisinin sebep olduğu trajedi nedeniyle ablasıyla arasındaki iletişim kopukluğu, Naz ve Umut ilişkisinde -aralarındaki sevgiye rağmen- gittikçe açılan uçurum iyice belirginleşti.
İlk bölümde seyirciye en sıcak gelebilecek karakterin Umut gibi göründüğünden söz etmiştim. Son iki bölümde Umut geri dönüşü olmayan büyük hatalar yaptı. Daha da kötüsü bencillik, hatta umursamazlık, vicdansızlık gibi kötü karakter özellikleri gösterdi. Yine de bütün karakterler içinde hâlâ, zaafları, kötü yanlarıyla bile en gerçek görünen, en sıcak, en insani karakter o. (Bu sıcaklıkta oyuncu performansının da etkisi reddedilemez. Ali Can Yücesoy, Umut karakterinde çok başarılı. )
Naz ise en kusursuz olanı. Gerçekten Naz da hiçbir kusur, hata bulmak mümkün değil. Ne var ki fazla mükemmellik de izleyiciye gerçek dışı, inandırıcılıktan uzak, dolayısıyla da soğuk gelebiliyor. Bu nedenle -kendisine sürekli hak vermeme rağmen- hâlâ Naz'a tam olarak ısınamadım. (Mükemmellik deyince; her bölümde sebebi bulunamayan tıbbi bir sorunu Naz'ın aniden çözüvermesini yaşayacak mıyız? Üç bölümün üçünde de gerçekleşti bu.)
Böyle sorunları görmemek imkansız olsa da bütünde, oluşturulan ton ve yaratılan duyguyla, temposuyla ilgi çekici bir dizi olmayı sürdürüyor Kördüğüm. Özellikle de ne iş yaptığı belli olmayan, sadece "ihaleye giren" zengin adamların ve işsiz, uğraşsız kadınların hayatlarının anlatıldığı onca dizinin içinde doktorluk, tamircilik, armatörlük gibi gerçek meslekleri detaylı bir şekilde ele almasıyla, birbiriyle taban tabana zıt hayatlar yaşayan insanların ortak tutkularını ve ideallerini bu kadar incelikle işleyebilmesiyle şimdiden özel bir yer edinmeye başladı bile. - 1001 Tv
Ali Nejat karakterinin oluşturulmasında, en baştan önemli bir sorun olduğunu düşünüyorum. Ali Nejat'la tanışmamız, neredeyse hayatını adadığı o büyük tuttkusuna da tanık olduğumuz anda başladı: Arabalar ve hız. Onu ilk gördüğümüzde İtalya'da bir şehrin dar sokaklarında, lüks aracıyla hız yapıyordu. Etkileyici ama soğuk ve ukala bir tipti. Zamanla anladık ki babasının rızası olmasa da otomobil üretimi işine yatırım yapmak istiyordu. Aynı sırada Ali Nejat hakkında öğrendiğimiz bir diğer gerçek de altı-yedi yaşlarındaki yeğeninin, Ali Nejat'ın kullandığı araçta aşırı hız nedeniyle ölmüş olduğuydu. Ali Nejat'ın ablası küçük yaştaki oğlunun bu şekilde ölümü nedeniyle psikolojikl sorunlar yaşıyordu. Ne var ki Ali Nejat -ara sıra dalıp gitmesi dışında- sebep olduğu bu trajedi nedeniyle büyük bir yıkım yaşamış gibi görünmedi hiçbir zaman. Olaydan sonra hayatına olduğu gibi devam etmiş, otomobil üretimi fikrinden de bir adım bile geri gitmemişti.
Bütün hikayenin ana karakteri olan böyle bir kişiyi izleyicinin benimsemesi, hatta zamanla oluşacak durumlarda onun tarafını tutması nasıl mümkün olabilir? Ali Nejat'ın, ailesiyle yaşadığı bazı anlaşmazlıklar dışında (Olaydan önce de o sorunlar var gibi görünüyor üstelik) hiçbir bedel ödemediğini gören izleyici nasıl olumsuz bir yere konumlandırmaz bu karakteri? (Bu arada küçük yaşta bir çocuğu, aşırı hız yaptığı aracın ön koltuğuna oturtarak ölümüne neden olmasının yasal sonuçları da mı olmaz?)
Diğer yandan Ali Nejat vicdan azabıyla otomobil üretiminden vazgeçmiş olsa hikayenin üzerine inşaa edildiği kördüğüm de ortadan kalkmış olacaktı belki de. Naz'ın eşi Umut'un en büyük hayali de otomobil üretmek çünkü. Ve bu iki adam ortak hayalleriyle biraraya gelirken, aynı kadına aşık olacakları için de karşı karşı karşıya gelecekler.
Dolayısyla bir kördüğüm de hikayenin kurulumda var gibi görünüyor. Ana karakterin, hikayenin kurulması ve akması için gereken özellikleri bizim ona karşı olan olumsuz duygularımızın da nedeni. Bu olumsuz duyguları yıkmak da başta reddettiği oğlunu, aniden çok istemeye başlamasıyla ve onu "kahramanca" kucaklayıp merdivenden indirmesiyle ya da orada bulunmasının en baştaki sebebi kendisiyken, ablasını akıl hastanesinden kucaklayarak, ağır çekimle çıkarmasıyla değişecek gibi değil.
Diziyle ilgili en baştan beri söylediğim bir başka sorun da yan hikayelere, bu kadar erken girilmiş olması. Şu an devam eden yan hikayelerin hemen hepsi ilgi çekici, eğlenceli ama çok erken ortaya çıktılar ve derinleştiler. Yeni tanıyor olduğumuz ana karakterlerimize bile yabancıyken ve henüz onların sorunlarını bile çok da umursamıyorken bir de yan karakterlerin gittikçe büyüyen sorunları dikkat dağınıklığına neden oluyor. Ama bu Kördüğüm'ün kendisinden ziyade sektörde yaşanan genel bir sorunla ilgili. Reklamsız, özetsiz iki buçuk saatlik bir diziyi sadece üç karakterin hikayelerine ve ilişkilerine konsantre olarak işlemek mümkün değil elbette.
Dizide işlenen hikayelerden en sıcak ve etkileyici olanı, Didem'in hikayesinin son bulması büyük bir eksiikliğe neden olmuş durumda. Didem'in ikinci bölümde çıkışı nedeniyle bu üçüncü bölümde belirgin bir duygu eksikliği vardı. Bu eksiklik zamanla Kaan ve Ali Nejat arasındaki bağın oluşmasını izlerken yakalanabilir mi, kim bilir? Ali Nejat'a olan olumsuz duygunun epeyce bir silinmesi gerekiyor önce.
Ali Nejat, Kaan ve Naz arasındaki sahnelerin de benzer bir sıcaklık geçirmesi gerekiyordu sanırım ama maalesef o da olmadı. Naz her ne kadar çocuk doktoru da olsa, böyle bir trajedi karşısında, ölüm kavramını hiç duymamış bir çocuğa annesiyle ilgili gerçeği açıklarken bu konuda bir uzmandan yardım istemeliydi. Durumun duygusallığını, estetiğini bozsa da çok daha inandırıcı olurdu en azından. Bu bölümde Kaan'la ilgili pek çok şeyin yüzeysel geçilivermesi gibi bu konuda çok özenli işlenmemişti. Annesi ortadan kayboldu diye depresyona giren küçük bir çocuğun, annesini bir daha hiç göremeyeceğini, hatta " daha iyi hissetmek için onu bırakıp gittiğini" öğrendiğinde depresyondan çıkıp mutlu mesut yeni ailesiyle gezmeye gitmek ister hale gelivermesi akıl alır gibi değildi. ('Annem abur cubur yememi istemiyordu, başka yere gidelim diyen' bir çocuğa hamburger yemesi için ısrar eden çocuk doktoru da görmüş olduk bu arada)