1001 Tv > Dizi Replikleri > Vuslat Replikleri

Vuslat Replikleri -

1001 Tv | 5.03.2019 | Vuslat
Vuslat

9. Bölüm replikleri

 Geçmiş olsun...
Akşam. Hastane. Doktor Altan'ın kurtulduğunu söyledi. Mahalleli geçmiş olsun dileyip dağıldı. Yalçın Komiser Aziz'in yanına geldi. Aziz "Müttefiklik buraya kadar" dediğinde Yalçın: "Geçmiş olsun... diyecektim aslında"


 Başka türlü bağladılar...
Hastane. Feride Aziz'i yalnız bırakmak istemediği için Yalçın'la çıkmak istemedi. Bunun üzerine Yalçın Feride'yle konuşmak istedi. Hastanenin kafesine oturdular.
Yalçın Feride'ye "Beni iyi dinle. Senin ve Fırat'ın biran önce bu aileden tümüyle kurtulmanız lazım. Sandığından daha tehlikeliler. Emine'yi Aziz'in babası almış, beni tehdit etmek için. Altan da Emine'yi görünce peşlerine takılmış. Emine'yi Aziz'in babası alıyor, Altan'ı o vuruyor, Kerem Altan'ı bulup ölüme terkediyor... Ve bunlar bir aile. Şimdi ne demek istediğimi anladın mı? Ve sen de hala burada kalmayı düşünüyorsun" dediğinde Feride: "İşte tam da bu yüzden kalmam lazım. Fırat hala onlarla. Her an o da... Yalçın... Ben Fırat'ı alana kadar gerekirse giderim onların evlerinde otururum, anladın mı beni. Emine'nin eli kolu bağlıydı. Fırat'ı da başka türlü bağladılar... Şimdi Emine'den ne farkı kaldı Fırat'ın?

 
 Bizi sizden kurtarın...
Hastane. Kerem restoranda çektiği toplu selfiyi Aziz'e gönderince yanında oturan Feride de gördü ve Aziz'den restoranın adresini istedi. Aziz vermek istemeyince Feride: "Kardeşlerimin, ailenin olduğu masada ne işi vardı? Seni tanıdığım ilk günden bu yana darmadağın oldum ben, olduk. Fırat, Emine, Ceylan. Lütfen bizi sizden kurtarın artık. Ben çok yoruldum."

 
 Şu an çekeceğin acıyı...
Restoran. Aziz ve Kerem masada başbaşa konuşuyorlar. Aziz Kerem'den Feride'nin kardeşleriyle uğraşmamasını istedi ama Kerem kabul etmedi. Bunun üzerine Aziz: "Beni zorlama Kerem. Canını çok yakarım. Paramparça olursun."

 
 Ruhun acısı
Akşam. Antikacı dükkanı. Salih Baba ve Meczup Abdullah başbaşalar. Meczup'un elinde kanlı çoraplarını görünce Salih Baba: "Canının acısını hissettirmeyecek kadar, ruhunun acısı nedir ki acaba Abdullah Efendi?"

 

 Dünyadan kopuyorum
Restoran. Kerem'le konuşmasını bitiren Aziz dışarı çıkıp Feride'ye telefon etti. Feride restoranın girişinde olduğunu söyleyince geri döndü ve yürürken Feride onu görüp aralarındaki cama vurdu. Aziz sese dönüp Feride'yi gördü. Feride ile aralarında cam paravan olduğu halde telefonla konuşmaya devam ettiler. Aziz: "Neden seni görünce dünyadan kopuyorum?"

 

 Anlayacaksın...
Antikacı dükkanı. Az önce Aziz geldi. Salih Baba saat tamir ediyor. Meczup Abdullah koltukta oturuyor. Aziz çayları koyup getirdi. Salih Baba: "Zemberiği patlamış. Anlar mısın saatlerden? Bak, bu zemberek. Mekanik saatler dışarıdan hiç destek almadan kendi sistemi içerisinde, eğer sistem bozulmazsa durmadan çalışır. İnsan gibi... Hayat gibi... Aziz. Herhangi bir parça arıza yaparsa saat geri kalır. Zamanı doğru göstermez. Tüm parçaları söküp dışarıya alıp arızayı bulup sonra tekrar yerlerine yerleştirmek lazım gelir."

  

 Gizemli
Yalçın'ın ofisi. Yalçın duvara asılı panosunda çizdiği şemaya bakıyor: "Kerem deli. Tahsin zeki... ve hırslı... Aziz... Zeki, cesur ve gizemli. Üçünün biraraya gelmesi herkes için nasıl felakate yol açarsa, üçünün birbirine düşmesi de o derece kötü oldu."

 

 Sahra
Antikacı dükkanı. Salih satranç fırıldağını çevirdi. Üç geldi. Fırıldak satranç levhasında "Sahra" karesine yerleşti. Salih: "Üç. Sahra. Sahra uzlete çekilmektir. İnsanın kendini herkesten, her şeyden çekmesidir. Ama biz yalnızlıktan dem vuralım. Çünkü insan anlayamadığını, ona en yakın olanla anlamaya başlar. Yalnız kalmak değildir, yalnız bırakılmak değildir, yalnızlığı tercih etmektir. Kendi yalnızlığını kendi yalnızlığında aramaktır kendini bulabilmek. Onu duyabilmek, dinleyebilmek çabasıdır. Kendi varlığının, sesinin sevdiklerine zarar verdiğini düşünmektir. Onların da sana... Kendince onları varlığından korumaktır. Öyle bir yalnızlıktır ki bu, çağırsalar da duymazsın. Çekseler de çıkmazsın. Çünkü bile isteye girmişsindir oraya. Acıdan, ağlamaktan, özlemekten, sevilmemekten kaçıp kendi yalnızlığına saklanmak, ona sığınmak, kapıları sımsıkı kapatmaktır. Ki o kapının dışarıda kolu yok. Yalnızlığın kapısı sadece içeriden açılır. Senin oradaki varlığını oranın müdavimleri bilir. Sahipleri seni görür, hisseder. Aynı yerden gelmiş, geçmiş ve gitmişlerdir. Senin yürüdüğün o yolları, onlar binlerce kere yürümüşlerdir."

  

 Benim de aile sevgisine ihtiyacım yok mu?
Korkmazerler'in evi. Kahvaltı masasında Tahsin ve Kerem oturuyorlar. Kerem yetimhaneden nasıl evlatlık alındığıyla ilgili Tahsin'e sorular sormaya başladı. Tahsin "Oğlum nereden çıkıyor bunlar bu kadar sene sonra?" dediğinde Kerem: "Kendi öz annemle babamı bulmaya karar verdim. Ben bu evde sevilmiyorum. Benim de bir aile sevgisine ihtiyacım yok mu baba?"

  

 Yedirdiğin laflarla...
Ferideler'in evi. Kahvaltı masasında Faik ve Hasibe oturuyorlar. Faik "Feride nerede?" diye sordu. Hasibe de "Emine aradı, birlikte çıktılar. İşe gitmeden önce bir işleri mi varmış neymiş, artık ne halt karıştırdıysa Feride... Sabahın köründe çıktı gitti." diye cevap verince Faik hızla sofradan kalktı. Bunun üzerine Hasibe "E bir şey yemedin?" deyince Faik: "Sen yedirdiğin laflarla doyuruyorsun zaten. Gerek kalmadı."

  

 Biz onlardan ayrı kalmışız...
Altan'ın evi. Feride ve Emine hasta ziyaretini tamamlayıp gidiyorlar. Onlar gittikten sonra Altan "Hala böyle saf, temiz insanlar kalmış mı be Aziz?" dediğinde Aziz: "Kalmış... da biz onlardan ayrı kalmışız."

 

 Simurg / Otuz kuş
Holding. Aziz'in ofisi. Feride çizimlerini getirdi. Aziz çizimlere bakarken Feride "ismi Simurg" dedi. Aziz de "Simurg? İsim de mi koydun?" diye sorunca Feride: "Evet, çoğu zaman bana anlatılan hikayelerden ilham alıyorum. Böylece daha rahat canlandırabiliyorum kafamda. Simurg'un hikayesini bilir misiniz? Bu tabii Salih Baba'nın bana anlattıkları. Tasarımlarımda bana çok ilham veriyor. Simurg otuz kuş demek. Kuşlar aleminde 'Simurg' diye bilinen efsanevi bir kuş varmış. Bütün kuşlar Simurg'u bulabilmek ve onun bilgeliğinden faydalanabilmek için yola koyulmuşlar. Ancak sadece otuz tanesi oraya varabilmiş. Çünkü çoğu yolda ölmüş. Kardan, fırtınadan, yolun uzunluğundan dayanamamışlar. Otuz kuş oraya vardıklarında bir bakmışlar ki Simurg diye bir kuş yok. Çünkü zaten Simurg "otuz kuş" demekmiş. Bu hikaye böyle benim anlattığım kadar basit bir hikaye değil. Daha büyük, daha derin, daha güzel anlamları var. 

 

 

 

Bölüm özeti Oyuncu kadrosu Genel Bilgiler Haftalık Dizi Programı