1001 Tv > 1001 Yorum > Tatlı Küçük Yalancılar'ın Cevaplar Yerine, Yeni Sorular Yaratan Finali

Tatlı Küçük Yalancılar'ın Cevaplar Yerine, Yeni Sorular Yaratan Finali

Işınla Bizi Scotty | 4.10.2015 | Tatlı Küçük Yalancılar
Tatlı Küçük Yalancılar

 Star Tv’nin, yeni ve güçlü yapım firması O3Medya tarafından hazırlanan, Temmuz ayında yayına başlayan gençlik ve gerilim dizisi “Tatlı Küçük Yalancılar” 13. Bölümüyle ekrana veda etti. Yaz aylarında yayına başlamış olması karşın, Amerika’da altı sezondur devam eden ve oldukça popüler olan “Pretty Little Liars”tan telifi alınarak uyarlandığını, kanalın dizi başlaman haftalar öncesinden çeşitli internet yayınlarına çok sayıda reklam verdiğini, hatta genç oyuncularını topluca bir eğitim kampına aldığına düşünürsek, kanalın niyeti bu diziyi en az birkaç sezon sürüdrmekti diyebiliriz.

Ne var ki en başından beri, bu zor ve yapılan yatırıma karşın, garantili olmayan bir işti. Bir kere, pek çok yerde yazılıp çizildiği gibi, korku-gerilim türü, çokça bilinmeyenli bir senaryo yapısı bizim televizyon seyircimizin alışık olduğu bir tür değildi. Uzun sürelerin ve yoğun reyting baskısının neden olduğu kısır senaryolara alışmış dizi izleyicisi için çok fazla ve hızlı akıl yürütme gerektiriyordu ki bu koşullarda bir diziyi değil ülkemizde, dünyanın herheangi bir yerinde 2,5-3 saat izletmeniz çok zor.
Ama kabahati tamamen, zorlanmaya gelemeyen izleyiciye atmak da doğru görünmüyor bana.

Kendi adıma ben de, merakla ve heyecanla izlemeye başladığım diziye olan ilgimi her hafta biraz daha kaybettim ve son haftalarda artık zorla karşısına oturmaya başladım. Hatta bazen ertesi gün internetten izler oldum.

Anlatılanlara bakarsak, çoklu kişilik bozukluğu olan Eren değil, Akasya’ydı. Eren’in böyle bir hastalığı olduğu, öldürüldüğü 10. Bölüm ve 11. bölümde izleyiciyi (yeni eklenmiş bazı geri dönüşlerle, “anlamalıydım” hayıflanmalarıyla) ikna etmeye çalışarak işlenmişti (doğrusu bu durum da, oyuncunun ayrılmasına vs. bağlı olarak ortaya çıkmış bir kriz giderme çözümü gibi görünüyordu). Finalde Janset, Toprak ve Güven arasındaki konuşmalardan Eren’in asla hastanede yatmadığını, onunla ilgili kayıtların A tarafından uydurulduğunu öğrendik. Akasya’nın kendisi de Eren’in tek amacının kızları, ondan korumak olduğunu, Eren'in yanlış tarafı seçtiğini ve bu yüzden öldüğünü anlattı.

Eren’in öldüğü sahnenin devamına eklenen görüntüden de anladı ki Eren elindeki telefonla komiseri aramaya çalışıyordu öldürüldüğü sırada. Peki Eren’in amacı Akasya’yı kulübeye kilitleyip polise haber vermekti ise, kafasını tutup kendini kontrol edemiyormuş gibi, oldukça çılgın hareketler yaparak yere yığılıp toprağa kocaman bir A yazmak yerine neden kapıyı kilitler kilitlemez telefonuna sarılmamıştı? Akasya’nın anlattığı gibi Eren, onun öldüğüne hiçbir zaman inanmamıştı ise ve kızlara zarar vermeye çalışanın o olduğunu düşünüyorduysa eğer, neden Açelya’nın mezarının başında Akasya’yı gördüğünde arkasından, akıl hastanesinden kaçtığını bildiği kardeşi “Akasya”nın adıyla değil de “Açelya” diyerek koşmuştu ve Akasya’nın değil de Açelya’nın yaşayıp yaşamadığını öğrenmeye çalışmıştı.

Ailesi tarafından gizli bir şekilde büyütülmüş, uzun süre akıl hastanesinde yatmış ve kaçmış Akasya, her şeyi planlayacak, bunun için kolayca tespit edilemez ve engellenemez teknolojik hileler kullanacak, altında çok sayıda eleman çalıştıracak, birçok kişiye şantaj yaparak cinayet işletebilecek güce ve beceriye  sahip olabilir miydi gerçekten? Akasya bu bilgiye, eğitime ve maddi güce nasıl kavuşmuştu? Kendisini, adeta bir paralel evrende izliyor gibi izlediği Açelya’ya bu kadar takıntılı hale gelmesi anlaşılır bir şeydi elbette ama seçimini Açelya’dan yana kullamış olan annesine hiçbir öfke duymuyor oluşunun ya da diğer ağabeyi Cesur’ u hiç umursamamış olmasının bir açıklaması var mıydı? Daha da önemlisi Akasya’nın, Açelya’yı öldürdükten hemen sonra, onun yerine geçerek o çok özendiği hayata, aileye, arkadaşlara kavuşabilecekken aylarca, hatta bir yıldan uzun bir zaman saklanmasının nedenini onu tanımalarından çekinmesiyle açıklamak mümkün mü?

Bu arada 9. bölümde işlenen, Açelya’nın Eren User’le birlikte hastanede birini ziyarete gitmiş olduğu konusu da mı düzmeceydi?  Yoksa, o iki bölüm boyunca büyük bir gizem olarak önümüze serilen, o hastane konusunu da tamamen unutup yolumuza devam etmemiz mi gerekiyor?

 İkna edici olamayan bütün o açıklamaların yanında akla takılan başka konular da vardı elbette. Kızlar, bölümler boyunca A’yı kimseye anlatamayacakları için telefon mesajlarını kimseye göstermediler. Peki ama artık A’yı polise bile anlatabildiklerine, hatta bu konuda polisi ikna etmeye çalıştıklarına göre Müge’nin cinayeti üstlerine kalıyorken, gece hepsine birden A’dan gelen mesajı neden polise göstermediler ya da polis el koyduğu telefonları neden incelemedi?

Öğrendik ki her şeyin açığa çıktığı final sahnesinde polis de Güven, Cesur, Toprak ve Barış tarafından planlanan Akasya’yı tuzağa düşürme oyununa-operasyonuna onay ve destek vermişti. Onları dinliyorlardı ve ekipler hazır bekliyorlardı. Peki ellerinde silah, yüzlerinde maskeyle kiralık katil numarası yapacak kişilerin deneyimli ve olası bir kriz anında duruma soğuk kanlılıkla müdahale edecek polis memurları değil de Barış ve Toprak olmasının bir açıklaması var mı,.. duygusal bir final yaratabilmekten başka? Bu arada Müge’nin de bir nevi A olduğu, evinde teknolojik bir karargah kurduğu konusu da sorguda arada geçiveren bir detay olarak kaldı. Müge ve Akasya’nın ilişkisinin şekli-yapısıyla ilgili hiçbir cevap verilmedi.

Final bölümüyle ilgili birkaç konuya daha değinecek olursak; kızların babalarının, ilk sorgu akşamı orada bulunmamaları anlaşılır bir durumken, nöbetçi mahkeme tarafından tutuklanıp kim bilir kaç gün ceza evinde kalmalarının ardından bile onları karşılamaya gelmemiş olmaları da çok anlamsız görünüyordu.

Cezaevi sahneleri de, artık finalde “her şey açığa çıkıyor” gerilimin arasında gereksiz bir yavaşlama, amaca hizmet etmeyen bir boşluk yaratmıştı. - 1001 Tv

Tatlı Küçük Yalancılar

Dizi söz konusu olduğunda, ne tür bir hikaye olursa olsun, izleyicinin devam edebilmek için bir kancaya, kavrayıp tutunacağı bir ana çizgiye-konuya ihitiyacı var. “Tatlı Küçük Yalancılar”da neydi bu ana konu? Hiç tanımadığımız bir genç kız kayboluyor. Ölüp ölmediği henüz belli değil. Yakın arkadaşlarıyla tanışıyoruz. Bir süre sonra genç kızın öldüğü anlaşılıyor. Kimin öldürdüğü belli değil (Bu bir gizem ve gerilim hikayesi, elbette bu bilinmezlik normal). Bunun devamının nasıl geleceğini düşünürüz? Bu yakın arkadaşlar, ölen arkadaşlarının katilini mi bulmaya çalışır mesela? İzleyici olarak bizim tutunduğumuz, merakla takip ettiğimiz, bu cinayetin neden ve nasıl olduğunun açığa çıkması mı olacaktır?

Öyle olsaydı, takibi çok daha mümkün bir hikaye olabilirdi ama bize sunulan hikayede konu; kim olduğu, amacının ne olduğunu belli olmayan, bu cinayetle ilişkisinin ne olduğu da bilinmeyen gizemli birinin, öldürülen genç kızın arkadaşlarını taciz edip durması ve hayatı onlar için zorlaştırmasıydı… Ortada gizemli bir cinayet varken neden bu garip taciz ve tehdit hikayesini izlememiz gerektiğinin cevabını bulmak mümkün değildi. İzleyicinin, her hafta merakla cevabını alabilmek umuduyla ekran başına oturmasına neden olacak bir hikaye yoktu ortada. Bu kafa karıştırıcı, tatmin etmeyen durum da her hafta izleyicinin daha da erimesine neden oldu neticede.

Tatlı Küçük Yalancılar

Kanalın ve yapım firmasının, muhtemelen sezonlarca sürdürmeyi umduğu diziyi 13 bölümde bitirme kararı alması da bu çok karmaşık ve çok bilinmeyenli hikayenin aleleacele toparlanıp çözümlenmesine neden oldu ama bu çözümleme ikna edici miydi? Maalesef, hayır. Cevaplar yerine şüpheci sorular yaratmaktan başka bir sonuç veremedi izleyiciye.

 (Buradan sonrası, final bölümünü izlemeyenler için çok yoğun spoiler içerir)

Bütün bir diziyi, sezonlar boyunca sürdürmeye yeterli gelmese de, elde olan tek gizem ve merak konusu A’nın kimliğiydi final bölümünde. Son dakikaya kadar, hâlâ herkes olabilirdi. A’nın, Açelya’nın gizli ikiz kardeşi Akasya olduğu ortaya çıktı ve Akasya, ağabeyi Cesur ve son anlara doğru ortaya çıkan Eren'in annesi Semra,  sahnede ışığın altında seyirciye dönerek anlatır gibi her şeyi anlattılar. Bütün bunların işlenebilmesi, normal bir kurguda izleyiciye “gösterilebilmesi” mümkün müydü, bilemiyorum ama zaman yoktu neticede ve kısa geri dönüş anlarının da yardımıyla uzun uzun anlatıldı olanlar. Dinlediğimiz her şey de, tutarsızlığı ve mantıksızlığıyla, A’nın kimliğine, neredeyse son dakikada karar verildiğini gösterir gibiydi.

Tatlı Küçük Yalancılar

İlk bölümden beri kendilerine en az görev düşen, en az sahnesi olan karakterler Cesur ve Açelya’ydı. Final bölümünde, özellikle iki karakteri aynı anda canlandıracak olan Beste Kökdemir’e büyük bir yük binmişti. Ne yazık ki o da, Cesur’u canlandıran Alperen Duymaz da abartılı ve inandırıcılıktan uzak bir performans sergilediler.

Olup biten pek çok şey, dizinin planlanandan önce sonlandırılıyor olması nedeniyle, önceden düşünülmüş olası çözüm ve alternatif sonlar arasında kararsız kalındığını, hatta dokuzuncu ve onuncu bölümlerde alınan kararlardan da son dakika değişikliğiyle vazgeçildiğini düşündürdü ve alelalcele kapatmaya çalışılan yamalar da gizlenemedi, izleyici ikna edilemedi ne yazık ki. (Gerçekten ikna edici olan tek açıklama A’nın kızlarla neden bu kadar uğraşıyor olabileceğinin cevabıydı. Çünkü Akasya cinayeti işleyenin onlar olduğuna inanıyordu.) Yine de reyting, süre, erken final gibi pek çok baskı nedeniyle oluşan bütün bu senaryo kararsızlıklarına karşın prodüksiyon kalitesinden hiçbir şey kaybetmedi “Tatlı Küçük Yalancılar”, her zaman göz doyurucu olmayı başardı.

Başarılı bir sonuç elde edilememiş olmasa da hep cesur, ülkemiz için yeni ve sıra dışı bir iş olarak anılacak. Umalım ki bundan sonraki denemelerin de yolunu açmış olsun.

 

Oyuncu kadrosu Genel Bilgiler Haftalık Dizi Programı