1001 Tv > 1001 Yorum > Maral'ın peynirle imtihanı!

Maral'ın peynirle imtihanı!

Uzunçorap | 14.05.2015 | Maral
Maral

Bu bölüm bayağı güzel bir bölümdü. Yoğun entrikalar olmadan da bir dizinin heyecanlı olabileceğini gösterdi. Ayrıca hayatımızdaki sıradan sayılabilecek durumların kişileri ne kadar sıradışı durumlara taşıyıvereceğini de gösteren bir bölümdü.  Yalnız dizide görsellik anlamında bence bir loşluk sorunu var. Luna loş, evler loş, hep gölgeli. Yani Luna lüks bir yer olduğuna göre aslında ışıl ışıl omasını bekleriz ama değil, hem ofisler hem mağaza loş. Bu konuda bir şey yapılırsa iyi olur.

Bölüm Maral'ın evinde başladı. Benan kaçıp gittikten sonra, Arya kendini odaya kapatmış. Sonra Deniz Arya'yı aradı ve bebeği bildiğini söyledi. Halis'e söylememek, yani sırrını saklamak karşılığında Deniz Arya'dan Maral'ı yönetici vekilliğinden geri almasını istedi.

Bu noktada Arya beni şaşıttı, kendisinden beklemediğim bir şekilde Deniz'in teklifini kabul etti ve hiç acımadan ve de kaç kere, Maral'a "Yanılmışım, senden yönetici olmazmış, başarılı değilsin" falan filan kıvamında bir şeyler söyledi. Maral'ın yerinde bir başkası olsaydı belki de çoktan yerle bir olmuştu. 

Benan'ı anlamak da zor. Çıkarcı bir adama benziyor, işini bilen entrika yapabilen de bir tip. Yani niye Arya ile evlenmekten bu kadar kaçıyor ki? Arya ile evlense hem şimdikinden daha fazla işini garanti altına alacak, hem de Deniz'in bitmek bilmez şantajlarıyla bir sürü ıvır tıvır manevra yapmaktan kurtulacak.  Halbuki şimdi işi için Deniz'in kölesi olmaya razı oluyor. Üstelik sürekli korku altında. Üstelik bugün olmadı yarın Arya artık hamileliğini gizleyemeyecek ve Benan'ın durumu çok kötü olarak ortaya çıkacak. O zaman Deniz onu koruyabilecek mi, o zaman Benan bu işte kalmaya devam edebilecek mi? Buraları kanımca ya dizi hilesi ve mantıksız ama peki, diyoruz ya da bir şekilde Benan'ın Deniz'e karşı basireti bağlanmış, o ne derse doğru biliyor, ötesini düşünemiyor.

Ayrıca Deniz'le buluştukları bu sahnede Deniz yemeği doğradı doğradı, sonra da hiçbir şey demeden hop kalktı gitti. Çok önemli bir iş yapıyormuş gibi doğradı o yemeği, sonra da yemeyip murdar etti. Benan'a son sözü söylerim, onun lafını dinlemeden kaçar giderim. Nedir yani? Hep hava mı? 

Arya, Halis'e "Ben gidiyorum, Maral da gidiyor" dedi, Maral hakkında yanılmışım, dedi.  Daha sonra Halis ekibi toplayıp Arya'nın kararını aktarırken Deniz'in bir hali var, zevkten dört köşe.  Neredeyse dersin ki çocuk gibi mutlu oldu. Ve bu mutluluk tuzla buz olacak diye üzülüyor insan neredeyse. Deniz keşke bunlardan değil, daha masum şeylerden mutlu olabilse. Neyse, yine Deniz'in oyunu kendi ayağına dolandı. Bereket Maral'da da entrikalar uzun boylu sürmüyor. Her bölümde bir entrika, bir de Maral'ın onu alt edişiyle bir denge tutturulup dizi tatlılı ekşili bir sofra gibi devam ediyor.  

Halis ani ve sert bir kararla Maral'a 2 yıl sözleşmeli 15 bin TL maaşlı, şoförü makam arabalı ve artık vekâleten falan değil resmen, Luna'nın İstanbul mağazasının yöneticiliği işini teklif etti. Maral'ın basına tanıtılması kokteylini organize etme işi de Deniz'e kaldı.

Maral'la Sarp'ın ilişkilerindeki derinleşme bu olayda kendini gösterdi. Dizinin başlarında Maral Sarp'ın hislerine daha kayıtsızdı, Arya'nın teklifi için çok sevinmiş, Sarp'ın o akşam kafede onu saatlerce beklemiş olduğu aklına bile gelmemişti. Sarp da Maral'dan işini bırakıp kendisini seçmesini beklemişti. Gelinen noktada, yani şimdi ise  ikisinin de önceliği kendisi değil, diğeri oldu. Maral Sarp'a sormadan sözleşmeyi kabul etmedi, Sarp da üzülse de Maral'ı teşvik etti.

Maral bir romantik komedi-gençlik dizisi olarak, çok güzel bir yere, bir sorunsala geldi dayandı. Sana da ayda milyarlar verseler, aynı insan olarak kalır mısın? Maral kalabilecek mi? Sarp serseri motorcu olarak tarzı sadece kılık kıyafet değilmiş demek ki, şaşaalı lüks hayat tarzına kıl oluyormuş, o hayata tavrı varmış. Sarp işte bunu kafasında evirip çeviriyor, Maral'ın ya da ilişkilerinin aynı kalacacağı olası gelmiyor ya da zor geliyor.

Maral'la Sarp arasında bu konuşmalar olurken, Deniz ve Halis arasında da ilginç konuşmalar geçti.  Şol şok şok! Halis meğer Deniz'in Luna'nın başına geçmek istediğini biliyormuş. Açık açık söyledi. "Maral'ı seçince kıyameti koparırsın sanıyordum, ama yapmadın,"  falan filan dedi. Ayrıca "Neden seni değil de Maral'ı seçtiğimi sonra açıklayacağım" dedi. Nedense hemen söylemedi. Neyse, sebep şuymuş: Deniz'i Luna'da değil, evde anne olarak hayal ediyormuş, yani bir bebekleri olsun istiyormuş. Deniz önce sevindi sandım, sonra surat asıldı, Yani kendisi de ne düşüneceğini bilemedi, farklı düşünceler arasında tereddüt etti gibi. Aslında  Deniz tuhaf tepkiler verebiliyor. Bazen "Aile aile" diye tutkulu bir şekilde, çok önem veriyor gibi konuşuyor ama ne Arya'ya, ne Oytun'a bir değer veriyor, hatta ayak altında olmasınlar istiyor. E aile dediği Halis'se niye aklına bir çocukları olsun fikri gelmiyor? Herhalde Deniz için asıl tutku kariyeri ve Luna, "aile" de kavram olarak tutkusu herhalde. "Orada bir hayal var uzakta, gerçekleştirmesek de bizim hayalimiz"

Deniz ve küçük oyunları...  Sonradan ayağına dolansa da alışkanlık gibi, bir türlü vazgeçmiyor. Mesela Arya üzerinden yaptığı hamle daha kötü oldu kendisi için. Maral resmen yönetici oldu. Fakat insanları ikna zayıf noktalarına basarak etmekte gerçekten bariz bir yeteneği ve yüzsüzlüğü var. Bu kokteylde de Maral'a "Yoksa gerçekten Arya'nın dediği gibi bu iş için yetersiz misin" diyerek, Sarp'a "Yoksa Maral'ı üzmeyi göze mi alıyorsun, diyerek, olayların gidişatını az daha değiştirecekti ve Maral'ın kariyerini daha başlamadan söndürecekti. Bereket bu taktikleri Halis'e ve kısmen de Canan'a pek sökmüyor.

Taso ve Aslı ilk buluşmalarını gerçekleştirdiler. Aslı'ya "Ben şık geleceğim,  öyle bir yere gideceğiz, haberin olsun" derken Taso'un hayal gücü demek ki kokoreççiye kadar çalışmış. Yani kokoreççiye falan giderken hep şık mı giyinirmiş? Demek ki nadir gidiyor ki, ne kadar tutacağını da kestirememiş ve parası da yetmeyince Aslı'ya hadi kaçıyoruz, dedi. Aslı'nın kıyafeti gündelik değil, şıktı fakat abes kaçmadı. Sonuçta artık herkes neredeyse her yerde istediği gibi giyiniyor.

Ertesi gün Luna'da Taso için sevindirici bir şey oldu. Taso'nun yeni bir buluşma planlamasına, bunun için Aslı'dan randevu koparmasına falan gerek kalmadan, Aslı Taso'ya "Bu akşam napıyorsun?" diye soruverdi. Maral bir külkedisi masalıysa, bu da herhalde Taso'nun balkabağının kupa arabasına dönüşmesiydi.

 Bölümün en ağır topu kokteyl sahnesiydi. Gayet sıradan işlenebilecek bir şeyi süper işlemişler. Gerçekçi de olmuş. Maral kürsüde kendini tanıtırken işletme mezunu olduğunu söyledi. Bu daha önceki bölümlerde geçmemişti. Peki o zaman neden mesleğine uygun bir iş aramayıp pastanede çalışmaya başlamış ki? Gittiğini söylediği yöneticilik kursu da tuhaf, zaten işletme eğitimi bunun için, bir işyerindeki farklı uzmanlıkları, işletmeyi ön planda tutarak yönetebilmek için. Mesela tasarımcı yönetmez, çünkü tasarım başka yönetim başka. Ama tabii ki yöneticinin de az çok üretilen şey neyse, ondan biraz anlaması da lazım.

Maral'ın eksikleri bu kokteylde gün ışığı gibi ortaya çıktı. Sohbet edemedi, soruları bırak cevaplamayı anlamayadı bile. Kariyeri zayıf, ingilizcesi zayıf, deneyimi yok, tasarım bilmiyor, sektörü bilmiyor. Dedi ki Sarp'a "Hepsi yurt dışında okumuş, ben daha yurt dşı görmedim. Lüks yerlerde oturuyorlar. Benim adını bile bilmediğim şeyler yiyorlar."

Aslında Maral'ın bu durumunu bilirken Halis'in Maral'ı kürsüde yalnız bırakıp yana çekilmesi hataymış. Zor soruları Halis cevaplayıverirdi.  

Yine de Maral tecrübesiz olmasaydı ya da hırsı herşeyin önünde olsaydı, allem kullem eder, tüm soruları kulak ardı eder, bol gülücük saçar, kahkaha atar, yüksek enerji yayar, sadece canının istediklerini söyler, sürekli konuşur, olmadı havadan sudan bahseder, bir şekilde durumu idare ederdi. Zaten Luna'lılar dışında kimin umrundaki? Sonrası ye, iç, sohbet.

Fakat Maral'da sevgi var, içtenlik var, istek var, hayal gücü var, e şans da var. Dolayısıyla sonrasında yine kalesine gelen topu çevirip,  karşı ağlara gönderen o oldu. Gazeteci Esra'yı (Romina Özipekçi) arayıp harika bir konuşma yaptı. Yardım isteyen değil, fırsat sunan oldu ve "Ben diyorum ki bu hikayeyi size hediye edeyim. " dedi. Bu telefon konuşması da gayet gerçekçiydi, Esra'nın Maral'a pek kıymet vermeden, isteksiz konuşması falan.

Maral cephesinde bunlar olurken, Sarp'ın da annesiyle arasında güzel bir konuşma geçti. Sarp Maral'la zıt hayatlara gitmekte olduklarını söylediğinde Sarp'ın annesi çok güzel tespitte bulunarak, Sarp'ın tutkuyla bağlı olduğu takımı Beşiktaş'ın renklerini örnek verdi ve "Zıt hayatlar siyah ve beyazlı Beşiktaş gibi birlikte güçlü bir birliktelik oluşturabilirler", diyerek o cephede de topu ağlara gönderdi. Goll! - 1001 Tv

Maral

Bu noktada Arya beni şaşıttı, kendisinden beklemediğim bir şekilde Deniz'in teklifini kabul etti ve hiç acımadan ve de kaç kere, Maral'a "Yanılmışım, senden yönetici olmazmış, başarılı değilsin" falan filan kıvamında bir şeyler söyledi. Maral'ın yerinde bir başkası olsaydı belki de çoktan yerle bir olmuştu. 

Maral

Benan'ı anlamak da zor. Çıkarcı bir adama benziyor, işini bilen entrika yapabilen de bir tip. Yani niye Arya ile evlenmekten bu kadar kaçıyor ki? Arya ile evlense hem şimdikinden daha fazla işini garanti altına alacak, hem de Deniz'in bitmek bilmez şantajlarıyla bir sürü ıvır tıvır manevra yapmaktan kurtulacak.  Halbuki şimdi işi için Deniz'in kölesi olmaya razı oluyor. Üstelik sürekli korku altında. Üstelik bugün olmadı yarın Arya artık hamileliğini gizleyemeyecek ve Benan'ın durumu çok kötü olarak ortaya çıkacak. O zaman Deniz onu koruyabilecek mi, o zaman Benan bu işte kalmaya devam edebilecek mi? Buraları kanımca ya dizi hilesi ve mantıksız ama peki, diyoruz ya da bir şekilde Benan'ın Deniz'e karşı basireti bağlanmış, o ne derse doğru biliyor, ötesini düşünemiyor.

Ayrıca Deniz'le buluştukları bu sahnede Deniz yemeği doğradı doğradı, sonra da hiçbir şey demeden hop kalktı gitti. Çok önemli bir iş yapıyormuş gibi doğradı o yemeği, sonra da yemeyip murdar etti. Benan'a son sözü söylerim, onun lafını dinlemeden kaçar giderim. Nedir yani? Hep hava mı? 

Maral

Deniz ve küçük oyunları...  Sonradan ayağına dolansa da alışkanlık gibi, bir türlü vazgeçmiyor. Mesela Arya üzerinden yaptığı hamle daha kötü oldu kendisi için. Maral resmen yönetici oldu. Fakat insanları ikna zayıf noktalarına basarak etmekte gerçekten bariz bir yeteneği ve yüzsüzlüğü var. Bu kokteylde de Maral'a "Yoksa gerçekten Arya'nın dediği gibi bu iş için yetersiz misin" diyerek, Sarp'a "Yoksa Maral'ı üzmeyi göze mi alıyorsun, diyerek, olayların gidişatını az daha değiştirecekti ve Maral'ın kariyerini daha başlamadan söndürecekti. Bereket bu taktikleri Halis'e ve kısmen de Canan'a pek sökmüyor.

Maral

Taso ve Aslı ilk buluşmalarını gerçekleştirdiler. Aslı'ya "Ben şık geleceğim,  öyle bir yere gideceğiz, haberin olsun" derken Taso'un hayal gücü demek ki kokoreççiye kadar çalışmış. Yani kokoreççiye falan giderken hep şık mı giyinirmiş? Demek ki nadir gidiyor ki, ne kadar tutacağını da kestirememiş ve parası da yetmeyince Aslı'ya hadi kaçıyoruz, dedi. Aslı'nın kıyafeti gündelik değil, şıktı fakat abes kaçmadı. Sonuçta artık herkes neredeyse her yerde istediği gibi giyiniyor.

Ertesi gün Luna'da Taso için sevindirici bir şey oldu. Taso'nun yeni bir buluşma planlamasına, bunun için Aslı'dan randevu koparmasına falan gerek kalmadan, Aslı Taso'ya "Bu akşam napıyorsun?" diye soruverdi. Maral bir külkedisi masalıysa, bu da herhalde Taso'nun balkabağının kupa arabasına dönüşmesiydi.

Maral

 Bölümün en ağır topu kokteyl sahnesiydi. Gayet sıradan işlenebilecek bir şeyi süper işlemişler. Gerçekçi de olmuş. Maral kürsüde kendini tanıtırken işletme mezunu olduğunu söyledi. Bu daha önceki bölümlerde geçmemişti. Peki o zaman neden mesleğine uygun bir iş aramayıp pastanede çalışmaya başlamış ki? Gittiğini söylediği yöneticilik kursu da tuhaf, zaten işletme eğitimi bunun için, bir işyerindeki farklı uzmanlıkları, işletmeyi ön planda tutarak yönetebilmek için. Mesela tasarımcı yönetmez, çünkü tasarım başka yönetim başka. Ama tabii ki yöneticinin de az çok üretilen şey neyse, ondan biraz anlaması da lazım.

Maral'ın eksikleri bu kokteylde gün ışığı gibi ortaya çıktı. Sohbet edemedi, soruları bırak cevaplamayı anlamayadı bile. Kariyeri zayıf, ingilizcesi zayıf, deneyimi yok, tasarım bilmiyor, sektörü bilmiyor. Dedi ki Sarp'a "Hepsi yurt dışında okumuş, ben daha yurt dşı görmedim. Lüks yerlerde oturuyorlar. Benim adını bile bilmediğim şeyler yiyorlar."

Aslında Maral'ın bu durumunu bilirken Halis'in Maral'ı kürsüde yalnız bırakıp yana çekilmesi hataymış. Zor soruları Halis cevaplayıverirdi.  

Maral

Yine de Maral tecrübesiz olmasaydı ya da hırsı herşeyin önünde olsaydı, allem kullem eder, tüm soruları kulak ardı eder, bol gülücük saçar, kahkaha atar, yüksek enerji yayar, sadece canının istediklerini söyler, sürekli konuşur, olmadı havadan sudan bahseder, bir şekilde durumu idare ederdi. Zaten Luna'lılar dışında kimin umrundaki? Sonrası ye, iç, sohbet.

Fakat Maral'da sevgi var, içtenlik var, istek var, hayal gücü var, e şans da var. Dolayısıyla sonrasında yine kalesine gelen topu çevirip,  karşı ağlara gönderen o oldu. Gazeteci Esra'yı (Romina Özipekçi) arayıp harika bir konuşma yaptı. Yardım isteyen değil, fırsat sunan oldu ve "Ben diyorum ki bu hikayeyi size hediye edeyim. " dedi. Bu telefon konuşması da gayet gerçekçiydi, Esra'nın Maral'a pek kıymet vermeden, isteksiz konuşması falan.

Maral cephesinde bunlar olurken, Sarp'ın da annesiyle arasında güzel bir konuşma geçti. Sarp Maral'la zıt hayatlara gitmekte olduklarını söylediğinde Sarp'ın annesi çok güzel tespitte bulunarak, Sarp'ın tutkuyla bağlı olduğu takımı Beşiktaş'ın renklerini örnek verdi ve "Zıt hayatlar siyah ve beyazlı Beşiktaş gibi birlikte güçlü bir birliktelik oluşturabilirler", diyerek o cephede de topu ağlara gönderdi. Goll!

 

Oyuncu kadrosu Genel Bilgiler Haftalık Dizi Programı