1001 Tv > 1001 Yorum > Hızlı ve Eğlenceli başladı

Hızlı ve Eğlenceli başladı

Uzunçorap | 3.06.2016 | No 309
No 309

Gold Yapım'ın geçen yaz sezonu başında sahaya sürdüğü Çilek Kokusu dizisinden hoşlanmış olmama rağmen (Son bölümleri izleyemedim, onun dışında hoşlanmıştım), No 309 için bir cazibe hissetmemiştim. Buna rağmen hafif, eğlenceli olabilir düşüncesiyle en azından ilk bölüme bir şans vereyim, dedim. İyi ki de izlemişim. Gayet güzel, akıcı, eğlenceli bir bölümdü. Başlıkta da yazdığım gibi, bir sürü gelişmenin olduğu hızlı bir bölümdü. Aynı tempoda gidebilirse, ki romantik komedilerde düşük ihtimal, ama olabilirse, ilk bölüm itibarıyla yüksek reytingler alamamış olmasına rağmen, geçen yaz sezonunun başarılı işlerinden İlişki Durumu: Karışık'ta olduğu gibi, reytingini yükseltebilir, izleyici kitlesini de arttırabilir. Bunlar da olmazsa, en azından baştan sonra güzel bir iş ortaya konmuş olur.

Gelelim diziye. Dizide renkler güzel, cıvıl cıvıl. Misal, esas kızımızın annesi Songül'üm toz pembe ojeleri, mavili pembeli pantolonlar, evde pembe abajurlar, kavuniçi perdeler, falan filan, renkler  güzel, iç açıcı, yaza uygun.
 

Dizide mekanlar da güzel, yeşillikleri bol. Genelde tüm dizilerde, gerçek hayatta da olduğu gibi zengin muhitler bol yeşillikler içinde, ve mutevazı mekanlarsa, dar sokaklar ve başka evlerle dip dibe sarılmış biçimde olur. No 309'da Lale'lerin oturdukları ev ön tarafı bakımından böyle olsa da, arkasında güzel bir bahçesi var. Çiçekçi dükkanları da bir içim su. Sarıhanlarınsa, gerek vefat etmiş dede ( Bu dede yani  Ahmet Sarıhan sırf torunları evlensin diye vefat ettiğine dair bir oyun yapmış olabilir diye aklıma geldi), Ahmet Sarıhan ve eşi İsmet'in evleri, gerekse esas oğlan Onur'un evi falan filan hepsi tepe tepe yeşil. Bu yeşilliklere içim açılarak bakarken, aklımdan geçiveren şu oldu: Kuru kuru beton binaları dipdibe dikip bir sürü para kazanan müteahhitlerin çoğu herhalde işte böyle yeşillikli müstakil evlerde oturuyorlardır. İsabet ettik demek ki, bölümün devamında da Onur Sarıhan "4 Mevsim Evleri" diye bir projeden bahsetti. Yani Sarıhan  holdingin faaliyet alanları arasında müteahhitlik de var anlaşılan o ki.

 

Dizinin jenerik şarkısına gelirsek:  "Alacalı"yı Buray ve Gözde Ançel birlikte yapmışlar. Buray'ın albümünden ilk dinleyişte çok beğendiğim birkaç şarkı olmuştu. Bu şarkıysa ilk dinleyiş açısından melodi olarak pek aklımda kalmadı.  Belki birkaç dinleyişte fark olur.  Bir de sözlerinde "Geçmişi sorma, yine beni zora koyma" diyor. Niye "yine" diyor, sözler dizinin hikayesine pek oturmuyor sanki. 
 

Geçiyorum, geliyorum bölümde en beğendiğim unsurlardan biri olan, hikayedeki yanlış anlamalardaki tutarlılığa ve hikayeye büyük bir başarıyla katkı yapmalarına: Lale'nin annesi Songül (bu arada bu familinin tüm kadınları çiçek isimli, Songül, Nilüfer, Lale, Nergis. Annane ismini merak ettim. Bir de varsa teyze.) arabulucu çöpçatan kadına Lale'nin on yaşındaki bıyıklı resmini göstermiş. İşe bak ki, oğlumuz Onur Sarıhan'ın buluşacağı kız yani Pelinsu da o yaşlardayken gayet kilolu, Onur tarafından pek beğenilmeyen bir tipmiş. Lale ve Onur biraraya geldiklerinde biri bu konuyu açtığında, diğeri de farklı bir şeyi düşündüğü halde hemen anladı (Anladı ama yanlış anladı) ve sorun çıkmadı. 

 

Bir diğer yanlış anlama da, meslekler konusunda oldu. Songül Hanım, çöpçatana kızının işsiz olduğunu söylememiş, bazı özelliklerini gizleyip bazılarını parlatmış ve Lale'ye de "evet, biraz abarttım" falan filan, dedi. Dolayısıyla "The Bahçe" restoranda otururlarken Onur, Lale'ye "Paris'te moda okumuşsun" dediğinde, Lale bu da nerden çıktı demedi, anne bu kadar mı abattın, dese de durumu kafasında bir yere oturtabildi. İki genç adamın isimlerinin aynı olması ve soyadlarının da benzer olması (biri Saygın, biri Sarıhan) ve Lale'nin restoran girişinde, buluşacağı adamın soyadını hatırlamayıp "Onur Saa" deyip hatırlamaya çalışırken restoran görevlisinin "Sarıhan" diye tamamlaması da olmaz iş değildi. Yani taşlar hoş bir şekilde yerine oturdu.

 
Bölümde  Lale'nin Onur'dan hamile kaldığı ve bu Onur'un o Onur, yani Doktor Onur olmadığı ortaya çıktığında, Lale'nin kız kardeşi Nergis'in internetten bakıp Türkiye'de bu ismi taşıyan "346 bin 477" varmış, yani buradan da bulamıyoruz, yaklaşımı çok komikti. Ben bu yazıyı yazarken, Onur ismini didiklettirdim ve güncel sayı olarak 358 bin 707 sayısına ulaştım. Dizi hangi gün çekildi bilmiyorum ama evet bir artış olmuş o günden bu güne.
 
Dizideki karakterlerden kısa kısa bahsedelim. Onur Sarıhan (Gayet hoş bir soy isim fakat Saruman'ı hatırlatıyor. Dur bakalım, diziyi izlemeye devam edersek alışırız herhalde.) dobralığı epey ön planda olan bir genç. Onca züppeliğine, etrafına havadan tepeden ve eleştirel bakışına karşın şoförü Samed'le neredeyse kanka havasında olması pek inandırıcı gelmedi. Onur'un annesi Yıldız'ın, hani bazı çizgi filmlerde kocaman kırmızı saçlı, gizli yada yer altı işler çeviren, rus ajan-patron kadınlar olur ya, "e"siz Fikrat  ve "i"siz  Fıkret deyişlerinde, "r"leri bastırarak vurgulayışlarında ve kırmızı saçlarında bu tadı aldım. Ve tabii ki plancı, otoriter ve hafif entrikacı havasında. Kocası Fikret çapkın, o belli oldu. 

Onur'un kuzeni Erol ele avuca sığmaz bir tip, Onur'un soğuk ve katı tavrı bile kendisine etki etmiyor. Lale içten, kendi halinde, mütevazı bir kız. Annesi Songül ve kardeşi Nergis'le ilk tanıştığımız sabah kahvaltısı sahnesinde bir ara Külkedisi hikayesine mi düştük diye düşündüm. Yani Songül, Lale'nin üvey annesi ve Nergis de üvey kardeşi olabilir mi. Songül para sıkıntısından bezmiş, dominant, eli terlikli, süsüne düşkün, pratik kafalı, faydacı bir kadın. Üç çocuğu arasında gözdesi "Ustalık eserim" dediği Nergis. Nergis'in henüz bir falsosu ya da dikkat çekici bir sivriliği yok, sakin bir genç kız. Üç kızkardeşin en büyüğü Nilüfer aşkın peşinden giderek, dizinin çapkınlarından Kurtuluş'la evlenmiş ve kızı Gülşah olmasa bu evlilikten bezmiş, o da parayı bulup rahata ermek isteyen bir karakter. 


Dizide az görünen ya da hiç görünmeyen ama adı geçen karakterlere gelince. Onur'un babannesi İsmet az göründü fakat mirasın vazifelisi, gözetmeni, en bi yetkilisi durumunda olduğu için, otoriter bir havayla, ileriki bölümlerde daha çok görünecektir herhalde. Lale'nin babası sağ ama ortalarda yok. Hikayenin ileriki bölümlerinde ortaya çıkması ve işleri karıştırması ya da renklendirmesi muhtemel. Lale'nin beş yıllık bir ilişkiden sonra kendisini aldatan sevgilisi Ersin ve Onur'un dört yıllık bir ilişkiden sonra istemeyerek ayrılığını anladığımız sevgilisi Özge karakterlerinin ortaya çıkması da öyle.  Tam işler yatıştığında, geçmişten gelerek kahramanlarımıza aşklarına dair yeni sınavlar getirmek üzere. 


Songül'ün anıp durduğu arkadaşı Hacer, Hacer'in ideal damadı Atan, çöpçatan arabulucu kadın (adı Esma mıydı?) da dizinin komedi ve hareket unsurları olarak ilerleyen bölümlerde diziye girebilirler.  Şu anda iki elti yani Yıldız ve Betül arasında bir yarış söz konusu iken, gelecekte, iki dünür yani Yıldız ve Songül arasında da dünür savaşlarına tanık olabiliriz. Pelinsu'nun, klişelerden farklı olarak Onur'a hayran değil, gizli düşman olması da ilgi çekici. Doktor Onur Saygın'la Pelinsu arasındaki o çarpışma sadece işlerin karışması için kullanılmış bir tesadüf olmayıp şimdi olmasa da sonra, aralarında başka diyaloglara da sebep olabilir diye tahmin ediyorum. Pelinsu'nun marka aşkı olmasa, Doktor Onur'da aşkı bulabilir diyeceğim ama, bakalım. Doktor Onur, Songül ve Lale yanlışlık eseri muayenehanesine geldiklerinde gördüğünde, Lale'yi beğenmiş gibiydi. Bakalım doktorun dizide nasıl bir fonksiyonu olacak ve kimlerle bağı sürerek hikayede kalacak?

 
Özetle, ilk bölümde böyle çetrefilli bir hikaye gayet anlaşılır ve eğlenceli bir şekilde aktarıldı. Başta da dediğim gibi, ilk bölüm reytingleri 2.0 civarında gelmiş, pek yüksek değil ama şöyle de bir durum var: Çıtayı epey yüksekte tutan ve iki haneli reytingler alan diziler var ama, o ya da bu nedenle dizi sektöründe reyting standardı düştü. Artık 4-5 reyting alan diziler başarılı olarak kabul ediliyor. Dizinin ekrana geldiği Çarşamba gününde şu anda bu kategoride yani romantik komedi türünde başka bir dizi yok. Olan diziler Diriliş, Kara Sevda ve Poyraz Karayel. Dizi bu bakımdan bir ihtiyaca cevap verebileceği gibi, bu üç dizi de sezon finali yapacağı için, Çarşamba günü başlayacak yeni romantik komedilerden birkaç adım önce yarışa girmiş oldu, bu da yaz sezonunda başarılı olmak bakımından bir avantaj olabilir. - 1001 Tv

No 309

 

Gelelim diziye. Dizide renkler güzel, cıvıl cıvıl. Misal, esas kızımızın annesi Songül'üm toz pembe ojeleri, mavili pembeli pantolonlar, evde pembe abajurlar, kavuniçi perdeler, falan filan, renkler  güzel, iç açıcı, yaza uygun.
 

Dizide mekanlar da güzel, yeşillikleri bol. Genelde tüm dizilerde, gerçek hayatta da olduğu gibi zengin muhitler bol yeşillikler içinde, ve mutevazı mekanlarsa, dar sokaklar ve başka evlerle dip dibe sarılmış biçimde olur. No 309'da Lale'lerin oturdukları ev ön tarafı bakımından böyle olsa da, arkasında güzel bir bahçesi var. Çiçekçi dükkanları da bir içim su. Sarıhanlarınsa, gerek vefat etmiş dede ( Bu dede yani  Ahmet Sarıhan sırf torunları evlensin diye vefat ettiğine dair bir oyun yapmış olabilir diye aklıma geldi), Ahmet Sarıhan ve eşi İsmet'in evleri, gerekse esas oğlan Onur'un evi falan filan hepsi tepe tepe yeşil. Bu yeşilliklere içim açılarak bakarken, aklımdan geçiveren şu oldu: Kuru kuru beton binaları dipdibe dikip bir sürü para kazanan müteahhitlerin çoğu herhalde işte böyle yeşillikli müstakil evlerde oturuyorlardır. İsabet ettik demek ki, bölümün devamında da Onur Sarıhan "4 Mevsim Evleri" diye bir projeden bahsetti. Yani Sarıhan  holdingin faaliyet alanları arasında müteahhitlik de var anlaşılan o ki.

No 309

 

Dizinin jenerik şarkısına gelirsek:  "Alacalı"yı Buray ve Gözde Ançel birlikte yapmışlar. Buray'ın albümünden ilk dinleyişte çok beğendiğim birkaç şarkı olmuştu. Bu şarkıysa ilk dinleyiş açısından melodi olarak pek aklımda kalmadı.  Belki birkaç dinleyişte fark olur.  Bir de sözlerinde "Geçmişi sorma, yine beni zora koyma" diyor. Niye "yine" diyor, sözler dizinin hikayesine pek oturmuyor sanki. 
 

Geçiyorum, geliyorum bölümde en beğendiğim unsurlardan biri olan, hikayedeki yanlış anlamalardaki tutarlılığa ve hikayeye büyük bir başarıyla katkı yapmalarına: Lale'nin annesi Songül (bu arada bu familinin tüm kadınları çiçek isimli, Songül, Nilüfer, Lale, Nergis. Annane ismini merak ettim. Bir de varsa teyze.) arabulucu çöpçatan kadına Lale'nin on yaşındaki bıyıklı resmini göstermiş. İşe bak ki, oğlumuz Onur Sarıhan'ın buluşacağı kız yani Pelinsu da o yaşlardayken gayet kilolu, Onur tarafından pek beğenilmeyen bir tipmiş. Lale ve Onur biraraya geldiklerinde biri bu konuyu açtığında, diğeri de farklı bir şeyi düşündüğü halde hemen anladı (Anladı ama yanlış anladı) ve sorun çıkmadı. 

No 309

Onur'un kuzeni Erol ele avuca sığmaz bir tip, Onur'un soğuk ve katı tavrı bile kendisine etki etmiyor. Lale içten, kendi halinde, mütevazı bir kız. Annesi Songül ve kardeşi Nergis'le ilk tanıştığımız sabah kahvaltısı sahnesinde bir ara Külkedisi hikayesine mi düştük diye düşündüm. Yani Songül, Lale'nin üvey annesi ve Nergis de üvey kardeşi olabilir mi. Songül para sıkıntısından bezmiş, dominant, eli terlikli, süsüne düşkün, pratik kafalı, faydacı bir kadın. Üç çocuğu arasında gözdesi "Ustalık eserim" dediği Nergis. Nergis'in henüz bir falsosu ya da dikkat çekici bir sivriliği yok, sakin bir genç kız. Üç kızkardeşin en büyüğü Nilüfer aşkın peşinden giderek, dizinin çapkınlarından Kurtuluş'la evlenmiş ve kızı Gülşah olmasa bu evlilikten bezmiş, o da parayı bulup rahata ermek isteyen bir karakter. 
No 309


Dizide az görünen ya da hiç görünmeyen ama adı geçen karakterlere gelince. Onur'un babannesi İsmet az göründü fakat mirasın vazifelisi, gözetmeni, en bi yetkilisi durumunda olduğu için, otoriter bir havayla, ileriki bölümlerde daha çok görünecektir herhalde. Lale'nin babası sağ ama ortalarda yok. Hikayenin ileriki bölümlerinde ortaya çıkması ve işleri karıştırması ya da renklendirmesi muhtemel. Lale'nin beş yıllık bir ilişkiden sonra kendisini aldatan sevgilisi Ersin ve Onur'un dört yıllık bir ilişkiden sonra istemeyerek ayrılığını anladığımız sevgilisi Özge karakterlerinin ortaya çıkması da öyle.  Tam işler yatıştığında, geçmişten gelerek kahramanlarımıza aşklarına dair yeni sınavlar getirmek üzere. 

No 309


Songül'ün anıp durduğu arkadaşı Hacer, Hacer'in ideal damadı Atan, çöpçatan arabulucu kadın (adı Esma mıydı?) da dizinin komedi ve hareket unsurları olarak ilerleyen bölümlerde diziye girebilirler.  Şu anda iki elti yani Yıldız ve Betül arasında bir yarış söz konusu iken, gelecekte, iki dünür yani Yıldız ve Songül arasında da dünür savaşlarına tanık olabiliriz. Pelinsu'nun, klişelerden farklı olarak Onur'a hayran değil, gizli düşman olması da ilgi çekici. Doktor Onur Saygın'la Pelinsu arasındaki o çarpışma sadece işlerin karışması için kullanılmış bir tesadüf olmayıp şimdi olmasa da sonra, aralarında başka diyaloglara da sebep olabilir diye tahmin ediyorum. Pelinsu'nun marka aşkı olmasa, Doktor Onur'da aşkı bulabilir diyeceğim ama, bakalım. Doktor Onur, Songül ve Lale yanlışlık eseri muayenehanesine geldiklerinde gördüğünde, Lale'yi beğenmiş gibiydi. Bakalım doktorun dizide nasıl bir fonksiyonu olacak ve kimlerle bağı sürerek hikayede kalacak?

No 309

 
Özetle, ilk bölümde böyle çetrefilli bir hikaye gayet anlaşılır ve eğlenceli bir şekilde aktarıldı. Başta da dediğim gibi, ilk bölüm reytingleri 2.0 civarında gelmiş, pek yüksek değil ama şöyle de bir durum var: Çıtayı epey yüksekte tutan ve iki haneli reytingler alan diziler var ama, o ya da bu nedenle dizi sektöründe reyting standardı düştü. Artık 4-5 reyting alan diziler başarılı olarak kabul ediliyor. Dizinin ekrana geldiği Çarşamba gününde şu anda bu kategoride yani romantik komedi türünde başka bir dizi yok. Olan diziler Diriliş, Kara Sevda ve Poyraz Karayel. Dizi bu bakımdan bir ihtiyaca cevap verebileceği gibi, bu üç dizi de sezon finali yapacağı için, Çarşamba günü başlayacak yeni romantik komedilerden birkaç adım önce yarışa girmiş oldu, bu da yaz sezonunda başarılı olmak bakımından bir avantaj olabilir.

 

Oyuncu kadrosu Genel Bilgiler Haftalık Dizi Programı