1001 Tv > 1001 Yorum > Seviyor Sevmiyor kendini sevdirmeyi başarıyor

Seviyor Sevmiyor kendini sevdirmeyi başarıyor

Işınla Bizi Scotty | 2.07.2016 | Seviyor Sevmiyor
Seviyor Sevmiyor

Günümüzde televizyon kanallarımızın, prime time yayınlarının ana malzemesini diziler oluşturuyor. Sürelerin uzunluğunun yanı sıra, kanalların risk alarak farklı türler denemek yerine garanti olana, yani "çok tutana" yatırım yapması sebebiyle belirli türlerde, birbirinin aynı, tekrarı ve kopyası işler izlemek, açık söyleyeyim bıktırdı.

 
Yeni başlayacak bir dizinin dikkatimi, ilgimi çekebilmesi çok ama çok zorlaştı. Ekran karşısında olduğum bir anda denk geldiğim bir diziye 10 dakika şans verebildiğimde, bu çok büyük olasılıkla hüsranla sonuçlanıyor. Beni karşısında tutmayı başarabilen dizi sayısı bir elin parmaklarını geçmiyor artık.
 
Televizyon dünyamızın güncel halinde yaz sezonunun mecburiyeti olan romantik-komediler de bütün kanalları kaplamış durumda. Üstelik aşağı yukarı hepsi yine belli bir çerçeve içinde dolaşıyor: Bir tane şaşkın, sakar, beceriksiz ya da asabi kız  ve duvarları hemen yıkılmayacak, yelkenleri suya inmeyecek, etrafındaki birbirinin aynı kadınlardan yaka silkmiş karizmatik bir adam (tercihen patron)...

Atv'nin yeni romantik-komedisi Seviyor Sevmiyor'un ilk bölümüne rastladığımda da aynı şeyleri düşündüm. Şaşkın, sakar kızımız da görev yerindeydi, her daim öfkeli, karizmatik patronumuz da. Romantik-komedilerin olmazsa olmazı fırlama, tatlı-serseri karakterimiz ve iyi kalpli yakın kız arkadaşımız da... Hatta dizimiz yalanlar ve sırlar üzerine kurulu hikayesiyle tam anlamıyla standartlara uygundu.


Anlatım dili, renkler, müzikler biraz ilgi çekici geldi; "kendi türünde fena sayılmaz" dedim, yine de kısa sürede yoluma devam ettim. İkinci bölümü izlemeyi hiç düşünmedim. Geçtiğimiz Çarşamba akşamı yayınlanan üçüncü bölüme ise yine tesadüfen rastladım ama bu kez farklı bir durum oldu. Bölümü başından sonuna kadar sıkılmadan izledim.

 
Dizideki tüm karakterlerin, ilişkilerin ve sahnelerin diğer romantik-komedilerden farklı bir enerjisi var. Karakterler kendi türlerinde uç noktalardalar; sıra dışı-şaşkın kızımız tam anlamıyla acayip, patronumuz gudubet, tatlı serserimiz tam bir fırlama, kız ardaşımız iyilik meleği. Bu karakterler bir araya geldiğinde ortaya çıkan kontrast ilgi çekici bir kimya yaratmış. İyi yazılmış diyaloglar ve ince espriler mizahi açıdan doyurucu. 

 

Zaman zaman sarkan, süreyi uzatmak için eklendiği belli olan ve başka hiçbir amaca hizmet ediyor gibi görünmeyen sahnelere rağmen (Tuna ve İrem'in parktaki yaşlı amca sahnesi örneğin ya da ofis çalışanları arasındaki bazı diyaloglar..) temposu düşmüyor. Yönetmen Yusuf Pirhasan'ın yarattığı enerjik, kıpır kıpır anlatım dili dizinin farklılaşmasına en büyük katkılardan biri.

 
Bir yandan robotik tavırları, beceriksizliği ve çabasızlığıyla itici olan; diğer yandan bir oyuncak bebeği andıran görüntüsü, etrafındaki dünyaya uyumsuzluğu konusunda çaresiz ve saf haliyle sevimli olabilen ana karakterimiz Deniz bir şekilde sevdiriyor kendini. İzleyicinin onun tarafını tutmasını, "başarmasını" istemesini sağlıyor. Özellikle toplantı sahneleri ve Yiğit'le ya da Tuna'yla bire bir sahnelerinde gerçekten eğlendirmeyi başarıyor.
 
Bu dizi de bir Kore uyarlaması. Orijinalini izlemedim, izlememeyi-bilmemeyi tercih ederim. Ama umarım ilerleyen bölümlerde Deniz değişim geçirip daha "makbul" bir hale gelmez ve özgünlüğünü, sıra dışılığını kaybetmez. 
 
4. bölümü izleyip izleyemeyeceğim konusu benim için hâlâ belirsiz. Bununla birlikte 2 saatlik romantik-komedileri görmekten gerçekten yılmış bir izleyiciye, tüm ön yargılarına rağmen başından sonuna kadar, sıkılmadan kendisini izletmeyi başaran bir dizi benim için başarılıdır. Bakalım, haftaya bu yazının devamı gelecek mi.

Seviyor Sevmiyor

Atv'nin yeni romantik-komedisi Seviyor Sevmiyor'un ilk bölümüne rastladığımda da aynı şeyleri düşündüm. Şaşkın, sakar kızımız da görev yerindeydi, her daim öfkeli, karizmatik patronumuz da. Romantik-komedilerin olmazsa olmazı fırlama, tatlı-serseri karakterimiz ve iyi kalpli yakın kız arkadaşımız da... Hatta dizimiz yalanlar ve sırlar üzerine kurulu hikayesiyle tam anlamıyla standartlara uygundu.


Anlatım dili, renkler, müzikler biraz ilgi çekici geldi; "kendi türünde fena sayılmaz" dedim, yine de kısa sürede yoluma devam ettim. İkinci bölümü izlemeyi hiç düşünmedim. Geçtiğimiz Çarşamba akşamı yayınlanan üçüncü bölüme ise yine tesadüfen rastladım ama bu kez farklı bir durum oldu. Bölümü başından sonuna kadar sıkılmadan izledim.

 
Dizideki tüm karakterlerin, ilişkilerin ve sahnelerin diğer romantik-komedilerden farklı bir enerjisi var. Karakterler kendi türlerinde uç noktalardalar; sıra dışı-şaşkın kızımız tam anlamıyla acayip, patronumuz gudubet, tatlı serserimiz tam bir fırlama, kız ardaşımız iyilik meleği. Bu karakterler bir araya geldiğinde ortaya çıkan kontrast ilgi çekici bir kimya yaratmış. İyi yazılmış diyaloglar ve ince espriler mizahi açıdan doyurucu. 

 

Seviyor Sevmiyor

Zaman zaman sarkan, süreyi uzatmak için eklendiği belli olan ve başka hiçbir amaca hizmet ediyor gibi görünmeyen sahnelere rağmen (Tuna ve İrem'in parktaki yaşlı amca sahnesi örneğin ya da ofis çalışanları arasındaki bazı diyaloglar..) temposu düşmüyor. Yönetmen Yusuf Pirhasan'ın yarattığı enerjik, kıpır kıpır anlatım dili dizinin farklılaşmasına en büyük katkılardan biri.

 
Bir yandan robotik tavırları, beceriksizliği ve çabasızlığıyla itici olan; diğer yandan bir oyuncak bebeği andıran görüntüsü, etrafındaki dünyaya uyumsuzluğu konusunda çaresiz ve saf haliyle sevimli olabilen ana karakterimiz Deniz bir şekilde sevdiriyor kendini. İzleyicinin onun tarafını tutmasını, "başarmasını" istemesini sağlıyor. Özellikle toplantı sahneleri ve Yiğit'le ya da Tuna'yla bire bir sahnelerinde gerçekten eğlendirmeyi başarıyor.
 
Bu dizi de bir Kore uyarlaması. Orijinalini izlemedim, izlememeyi-bilmemeyi tercih ederim. Ama umarım ilerleyen bölümlerde Deniz değişim geçirip daha "makbul" bir hale gelmez ve özgünlüğünü, sıra dışılığını kaybetmez. 
 
4. bölümü izleyip izleyemeyeceğim konusu benim için hâlâ belirsiz. Bununla birlikte 2 saatlik romantik-komedileri görmekten gerçekten yılmış bir izleyiciye, tüm ön yargılarına rağmen başından sonuna kadar, sıkılmadan kendisini izletmeyi başaran bir dizi benim için başarılıdır. Bakalım, haftaya bu yazının devamı gelecek mi.

 

Oyuncu kadrosu Genel Bilgiler Haftalık Dizi Programı