1001 Tv > 1001 Yorum > Hangisi Daha Zor?

Hangisi Daha Zor?

Işınla Bizi Scotty | 13.12.2015 | Muhteşem Yüzyıl: Kösem
Muhteşem Yüzyıl: Kösem

Geçen hafta Muhteşem Yüzyıl: Kösem dizisinin daha fazla aksiyona, heyecana ihtiyacı olduğundan söz etmiştim. Dileğimin karşılığını bu kadar çabuk görmeyi beklemiyordum doğrusu. Bazı kısımlar hariç (az sonra değineceğim) baştan sona hareketi ve heyecanı kesilmeyen bir bölüm oldu. Cinayet, idam girişimi, açığa çıkan büyük sırlar, intihar girişimi, saraydan kaçış, zehirleme,  karara varmış aşklar... Neler yoktu ki bölümde?

 
Geçen bölüm -"gizli bahçe"deki karşılaşma sahnesini saymazsak- Halime Sultan'ın oyunu sayesinde, Fahriye Sultan ve Mehmed Giray'ın arasındaki aşkın açığa çıkışıyla sonlanmıştı. Halime Sultan hem Fahriye Sultan ve Derviş Paşa'nın evliliğine engel olmak hem de (kardeşini çok zor bir duruma düşürerek) Şahin Giray'dan intikam almak için Derviş Paşa'ya sızdırmıştı bu bilgiyi. Derviş, bu konuyu Safiye Sultan'a bildirerek bir şekilde sessizce halledebilecekken aşık çiftin buluşma yerlerine baskın yapıp Mehmed'i tutukladı ve Sultan Ahmed'i durumdan haber etti. Bu sayede de Derviş'in önceleri hevesli göründüğü evliliği aslında sadece Divan'a girmek için istediğini öğrenmiş olduk.
 
Aynı olay sırasında Derviş Paşa ve Reyhan Ağa arasındaki konuşma -bölümün henüz başı olması sebebiyle çok dikkat çekmese de- Derviş'in bölümün sonlarına doğru açığa çıkacak olan sırrı ve niyetiyle ilgili de önemli ipuçları taşıyordu.
 

 Bölümün en şaşırtıcı ve tüyler ürpertici sahnesiyse kuşkusuz Derviş Paşa'nın Reyhan Ağa'yı öldürme sahnesiydi. Önceki yazıda da değindiğim gibi karanlık bir tarafının olduğunu belli belirsiz sezdiğimiz ama bununla ilgili hiçbir kanıt görmediğimiz Derviş Paşa'nın Reyhan Ağa'yla ortak bir sırlarının olduğunun anlaşılması ve bu sırrın açığa çıkmaması için onu hiç düşünmeden öldürüvermesi gerçek bir şoktu.
 

Reyhan Ağa gibi önemli, etkili bir karakterin ve onu büyük bir başarıyla canlandıran Emre Ercil'in diziden ayrılması üzücü oldu. Yılların hızla akışına, kurgusal karakterlerin yanı sıra, hikayeleri değiştirilemeyecek gerçek tarihi karakterlerin de geçip gittiğine tanık olacağız, bu duruma şimdiden alışmalıyız elbette. Yine de 5 bölüm boyunca beni diziye en çok bağlayan karakterler olan Derviş Paşa, Halime Sultan ve Şahin Giray'ın ayrılması dizinin omurgasını temelden sarsar benim için. 

 

 Aslında geçen bölümde de söz ettiğim gibi, dizideki en büyük ağırlık Sultan Ahmed'in, dolayısıyla Ekin Koç'un üzerinde ve Koç görevini büyük bir başarıyla yerine getiriyor ama çevresinde gelişen olaylar ve ilişkide olduğu karakterler hâlâ yeterince ilginç değil. Artık daha aşık ve bu aşık halleriyle daha sevimli olsa da Anastasia genel hikayede hâlâ etkin değil (Bölümler boyunca özgürlüğünün onun için ne denli önemli olduğunu Ahmed'e anlatmaya çalışan Nasia'nın kaçmaktan vazgeçtiği anda "onu seviyorum, onu bırakamam" demek yerine "ben ona aitim" demesi de karakter açısından büyük bir çelişkiydi ve rahatsız ediciydi ayrıca). 

 
Ama asıl sıkıcı olan ve akmayan İskender karakteri ve Ocak'taki hayatı. Bu yan hikaye genelin çok dışında, bir türlü kaynayaşamıyor. İskender ve Ocak sahnelerinde tempo çok düşüyor. O kadar ki bu yazıyı yazmaya başladığımda bölümün İskender-Ahmed-Nasia sahnesiyle başladığını bile tamamen unuttuğumu fark ettim. Bu arada yeri gelmişken, talimlerin "gizli bahçe"de yapılıyor oluşu Nasia ve İskender diyaloğunu sağlamak için zorlanmış görünmüyor mu? Talim için gelen bir aceminin Padişah'ın gözdesiyle bile buluştuğu özel avlusunda ne işi olabilir? Ayrıca bu üçlü arasında yaşanan konuşma, dönemi ve şartlarını düşünürsek neredeyse imkansıza yakın değil mi? Dramanın akışı açısından bazı davranışların, ilişkilerin günümüze uyarlanması anlaşılır ve hatta gerekli ama eğitimini Avrupa'da yapmamış olan Sultan Ahmed'in gözdesini acemiye, acemiyi de gözdesine taktim etmesi neredeyse gülünç olmuyor mu? Osmanlı dönem dizisi değil de BBC'de kostüm drama izliyor gibiyiz adeta.
 
"Bu İskender, birlikte kılıç talimi yapıyoruz. İskender, bu da Anastasia benim gözdemdir. İskender, hafta sonu bahçede yapacağımız çay partisine katılırsan çok seviniriz. Eminim Anastasia da çok memnun olurdu, öyle değil mi?"

 Bölümün genel olarak temposunun ve heyecanın yüksek olduğundan, olayların hızla işlendiğinden söz etmiştim. Bu, bir yandan dizi için olumlu olsa da bir yandan bazı olayların üstünkörü geçildiği, çözüme kavuşması için acele edildiği izlenimini de yaratıyor. Örneğin ilk dört bölüm boyunca hiçbir şekilde işlenmeyip belli belirsiz sezdirilen Derviş Paşa'nın sırrı, önemli bir gizem konusu olarak sindire sindire işlenebilecekken aniden açıklanarak önemli bir fırsat tepilmiş oldu. Reyhan Ağa'nın Giray Hanlarla bağlantısının da daha detaylı açıklanması hikayenin akışı bakımından gerekliydi ama bazı hikayeler ve karakterler konusunda acele ediliyor gibi görünüyor. 

 
Bilindiği gibi dizinin reytingleri beklendiği kadar yüksek olmadı. Duruma bir müdahale olarak Beren Saat'in diziye girişinin öne çekildiği de son günlerde basında sıkça yer alan bir konu. Bu da hikayede zaman atlamasının düşünülenden önce olacağı anlamına geliyor. Hal böyleyken bazı konular elbette hızlı geçilecek ve bazı karakterlere belki de erken veda edeceğiz. Dileyelim bu B planı olabildiğince iyi kotarılsın. - 1001 Tv

Muhteşem Yüzyıl: Kösem

 Mehmed ve Fahriye'nin ilişkilerinin açığa çıkması aslında pek çok açıdan çok zengin bir olaydı. Sadece Derviş'in sırrının değil, Handan Sultan'la arasında başlayacak duygusal bir yakınlaşmanın ipuçlarını da taşıyordu (Derviş ve Handan arasında aşk üzerine geçen konuşma gibi). Bir paşa ve merhum padişahın dul eşi arasında geçecek bir ilişkiyi işleme cesaretinin göstereliceğine çok ihtimal vermesem de bir tür romantizmi görecek olabiliriz. Bu konu işlenirse Halime Sultan'ın etikisi ve rolü ne olur acaba? Bunu da düşünmeden edemiyor insan.

 
Mehmed ve Fahriye arasındaki aşk önceki bölümlerde çok sıkıcı ve heyecansız işlenmişken işin içine ölüm ve kaybetme korkusu girince çok daha heyecanlı bir hal aldı. Zindandaki sahne gerçekten dokunaklı ve etkileyiciydi. Kısa bir süre sonra öldürüleceğini bilen bir adama edilen son sözün kendinizi öldüreceğiniz olması ve o adamı, zindanda öylece çaresizlik içinde bırakıp gitmek de ayrı bir zalimlikti elbette. Ama bunu zaten hassas bir yapısı olan Fahriye'nin yaşadığı duygusal çalkantıya verelim.
 
Muhteşem Yüzyıl: Kösem

 Bu olay ayrıca Şahin Giray'ın şimdiye dek görmediğimiz bir yüzünü görmemizi sağladı. Geçen hafta Şahin Giray'ın karizmasıyla etkileyici olabildiğinden ama karakterin inandırıcılığını sürdürebilmesi için hırs ve öfkeden daha çeşitli duygulara ihtiyacı olduğundan söz etmiştim. Şahin Giray büyük bir duygu seliyle 45. dakikada can hıraş daldı sahneye. Öyle ki önce, idamın gerçekleşeceği avluya koşarak giren kişinin o olduğunu bile anlayamadım. Şahin "Hünkarım!" diye avazı çıktığı kadar bağırıp diz çöktüğü sırada hem kardeşinin hem de zehiri içerek gerçek bir Juliet'e dönüşmek üzere olan Fahriye'nin canını kurtardı. Sultan Ahmed'e sözünü tutması için yalvarıyor ve hayatta kardeşinden başka hiç kimsesi olmadığını söylüyorken şimdiye dek gurur, öfke ve hırs dışında fazla bir duygusuna tanık olmadığımız Şahin'de dehşeti, paniği, sevgiyi, çaresizliği bir çırpıda, peşpeşe ve çok yoğun olarak görebildik.

 
Bütün bölümde en beğendiğim sahne de Halime Sultan ve Şahin Giray yüzleşmesiydi. Pek çok şeyin hızla işlendiği ve söküldüğü bölümde Halime'yle Şahin arasındaki adalet savaşı da hızla sonuca ulaşmış oldu. Halime'nin Şahin'e "Hangisi daha zor, canının parçasının ölümünü görmek mi, ölümünü beklemek mi?" sorusu karşısında Şahin'in bütün bu olanların sorumlusunun Halime ve aslında Halime'ye yaptıkları yüzünden kendisi olduğunu anladığındaki pişmanlığı ve çaresizliği elle tutulacak kadar gerçekti.
Muhteşem Yüzyıl: Kösem

 Gerçek olaylara dayanan, tarihi bir dizi izliyor olmanın konforuyla bölüm sonu geriliminin nasıl sonuçlanacağını tahmin edebiliyoruz elbette. Bu nedenle Ahmed'in yaşayıp yaşamayacağı çok büyük bir merak konusu değil. Yine de Fahriye Sultan'ın Ahmed'i zehirlemesi sahnesinde küçük Mustafa badem ezmesini iştahla yerken yüreği ağzına gelmeyen var mıdır? Ya da Fahriye'nin, aşık olduğu adamı kurtarmak için kendi yeğenini öldürmeyi göze aldığı ve Şehzade Mustafa'nın bile zehirlenebileceği olaylar zincirini başlatmış olan Halime Sultan'ın söylediği "Hangisi daha zor, canının parçasının ölümünü görmek mi, ölümünü beklemek mi?" sözlerini hatırlamayan?

 

Oyuncu kadrosu Genel Bilgiler Haftalık Dizi Programı