1001 Tv > 1001 Yorum > Gecenin Kraliçesi Telaşlı ve Kararsız Başladı

Gecenin Kraliçesi Telaşlı ve Kararsız Başladı

Işınla Bizi Scotty | 13.01.2016 | Gecenin Kraliçesi
Gecenin Kraliçesi

 Aylar süren bir beklemenin ardından "Gecenin Kraliçesi"ni nihayet ekranlarımızda görebildik. Projenin sürekli ertelenmesi, tekrar tekrar senarist değişiklikleri gibi sorunlara karşın gücü gittikçe artırılan bir tanıtım kampanyasıyla öyle bir beklenti oluştu ki ya büyük bir hayal kırıklığı yaşayacaktık ya da çok büyük keyif. 2,5 saatlik bu ilk bölümün yaşattığıysa ikisi de değil, düpedüz şok oldu.

 
Daha o dramatik açılış sahnesinin çekiminden, diyaloglarından, oyunculuklarından komediye varan abartı ve klişeler silsilsesi peşpeşe yağmaya başladı. Açılış sahnesinde üç ana karakterimizin kaderlerinin birbirlerine nasıl bağlı olduğunu görmemizin ardından 30 yıl sonraya, günümüze ve Fransa'ya geldik. Şimdi de yine klişelerle ve akıl almaz bir abartı ve yüzeysellikle bezeli bir romantik komedinin içinde bulduk kendimizi. Aklını işiyle bozmuş sert ve soğuk Kartal, onun gezmekten tozmaktan ve çapkınlıktan başka şey düşünmeyen arkadaşı Grass'ta güzel, akıllı ve mütevazı bir kız olan Selin'le karşılaşırlar. Selin yarı Türk'tür. Babası bir süre Fransa'da yaşamış ve sonra ortadan kaybolmuş bir Karadenizlidir. Annesi ise kendi anavatanı olan Fransa'da bile eski eşi (ya da sevgilisi) olan Osman'ın ardından yıllarca Türkçe konuşmayı bırakmamıştır. O kadar ki zaman zaman aksan sorunu bile yaşamamaktadır. Kartal Selin'i ilk görüşte aşık olur. 

O sahneden uzun uzun bahsetmek isterim aslında. Ana karakterlerimiz arasındaki ilk karşılaşma sahnesi Türk televizyon tarihine geçebilir. O ağır çekim, o fon müziği, o yakın planlar, bakışlar, ifadeler, kamera hareketleri... Sahneyi gördüğümde şaşkınlıktan sonra bende oluşan duygu daha çok mahcubiyet gibiydi. "Bu sahnenin çekiminde ciddi olamazlar, bu bir parodi olmalı" diye düşündüm. Böylesi bir abartı, böylesi bir klişe kullanımının başka bir açıklaması olamaz! Parodi o sahneyle de kalmadı. Ya da bu dizi ve özellikle bu Fransa sahneleri parfüm temalı olduğuna göre, ilham bulmak için '80lerin parfüm reklamlarını kullandılar ve bire bir uyguladılar.   

Gecenin Kraliçesi

 O deneysel, garip çekim tekniklerinin, sadece abartılı slow-motionun değil, donma efektinin de kullanıldığı sahnelerden sonra (seradaki sevişme sahnesi, izleyen herkese Aşk-ı Memnu'yu hatırlattı mı?) birlikte denize koşma, olan bitenin zirvesiydi. (Allah da sizi güldürsün. ) O noktada "Projenin yaşadığı bunca sorundan, sürekli senarist değişimden, ertelemeden sonra Taylan Biraderler 'ne olacaksa olacak, bari eğlenelim' diyerek -kaba tabirle- kafa bulmaya başlamışlar herhalde" diye düşündüm. 

 
Bu arada romantik komedi-parodimizin arasına kısacık sahnelerle bir koyu dram ve entrika dizisi de girip çıktı. Biz de hikayenin kalan karakterleriyle şöyle bir tanıştık. Klişeler burada da peşimizi bırakmadı elbette. Otoriter bir baba olan Aziz, onun manevi oğlu Kartal'a olan güvenini kıskanan muhteris oğlu Mert, deli dolu kızı Esra, işleri oluruna bırakmak istemeyen ve her şeyin üzerinde eli olan kız kardeşi, onun kocası.. Her ultra zengin aile dizisinde görüldüğü gibi de bütün bu insanlar klan olarak bu köşkte hep birlikte yaşarlar, içlerinden bir kişi bile ayrı bir evde yaşamayı düşünmez. (Böyle böyle zengin oluyorlar işte. Bakın orta gelirli insanlara, evlenen hemen ayrı eve! ) 
 
Bu kısa 'diğer karakterleri de tanıtma' aralarından sonra Selin ve Kartal'ın birbirlerine tekrar tekrar koşup sarıldıkları, uzun uzun öpüştükleri, etraftaki herkesin de onları robot gibi alkışladığı havaalanında veda sahnesiyle romantik komedimiz final yapar ve Kartal istemeye istemeye İstanbul'a döner. Köşke adımını atar atmaz ilk işi manevi babasının maket gemiler yaptığı, bahçe içindeki atölyesine uğramak olur. (A, tekrar merhaba Adnan Bey ve Aşk-ı Memnu) Burada öğreniriz ki Kartal, Aziz Bey'in sadece manevi oğlu değil aynı zamanda damadıdır. Kartal'ın Fransa'dan dönüşünde aniden deli bir kadına dönüştüğünü gördüğümüz Esra, bir süre önce intihara kalkışarak Kartal'ı kendisiyle evlenmeye mecbur bırakmıştır. Bu mutsuz evliliğin içinde boğulan ve vefa borcu nedeniyle ayrılamayan Kartal'ın Fransa'da bir günde aşık olup kendini aşkından denizlere attığı Selin için Esra'dan boşanmak istediğini açıklamasıyla olaylar gelişir. 

 
Gecenin Kraliçesi

 2.5 saat süren, 4 yıllık bir zaman atlamasının yaşandığı Grass'dan İstanbul'a oradan Karadeniz'e (Karadeniz'de hangi il, köy olduğunun bir kez bile geçmeyip sürekli "Karadeniz" denmesi bir bana mı tuhaf geldi?) uzanan hikayede epeyce olay yaşanıp yine de izleyicinin bir kez bile şaşırmaması nasıl mümkün olabilir? Her sahnede ve olayda istisnasız ne olacağını, hatta hangi cümlelerin sarf edileceğini önceden tahmin etmek mümkündü. Bütün hikayede orjinal olabilecek tek kısım Selim ve Aziz'in karşılaşma şekilleri ve yeriydi belki de (karşılaşmaları değil elbette). 

 
Aylar süren beklemenin, bunca tanıtımın, yatırımın ardından gönül isterdi ki bu işten keyif almak mümkün olsun ama değil seyirci, ne oyuncular ne de yaratıcı ekip keyif almış görünüyordu. Oyuncuların hiçbirinin performansında inanmışlık görmek mümkün değildi. Taylan Biraderler'in bölümün başından sonuna bir deneysel, bir klasik, bir klişe çekim tekniklerine bakılırsa projeyle ilgili bakış açıları, duyguları çok değişmiş olmalı. Baştan sona bir tutarlık, ortak dil görebilmek mümkün değildi. 
 
Diyaloglar uzun zamandır izlediğim en baştan savma, en özensiz diyaloglardı. Müzik kullanımına değinmek bile içimden gelmiyor. Uğur Polat'ın nadiren kullandığı, başarısız bir taklit gibi duran Karadeniz şivesi, özellikle Funda Eryiğit'in zaman zaman çok abartıya kaçan oyunculuğu.. Maalesef hemen hiç kimsenin bir karakter yaratamadığını söylemek mümkün ama eldeki malzemeyi ve çoğu konuda yaşandığı belli olan kararsızlıkları düşünecek olursak kimseden fazla da bir şey beklemek mümkün 
değil bir yandan da.
 
Gecenin Kraliçesi"nin zaman zaman sıkıcılaşsa, zaman zaman  sinirlendirip bazen de tebessüm ettirse de gözümüzü doyurduğunu, kullanılan mekanların şıklığının yanı sıra hem Grass hem Karadeniz görüntüleriyle bir görsel ziyafet yaşattığını söyleyebiliriz. Final sahnesinde üç ana karakterin nihayet biraraya geldiği, onca telaşlı koşuşturmanın ardından nihayet asıl konuya ve çatışmaya girildiğini düşünürsek, hikayenin bundan sonrasında biraz daha ümitli olmak mümkün olabilir elbette.   
 

 

Oyuncu kadrosu Genel Bilgiler Haftalık Dizi Programı